Hüseyin Hilmi bin Saîd hazretleri buyuruyor ki:
“İnsan duâ eder; “Yâ Rabbî! Bana şunu ver!” der. Ama o şey onun için hayırlı değildir. Allahü teâlâ onun iyiliği için o şeyi ona vermez. İnsan da; “Niye duâm kabul olmadı?” diye isyan eder.
Bu bakımdan insanlar dörde ayrılır:
Birinciler: Nimet gelince sevinir, dert belâ gelince isyan ederler.
İkinciler: Nimet gelince sevinir, dert belâ gelince isyan etmez, sabreder, ama gitmesini isterler.
Üçüncüler: Dert belâ gelince sevinir, razı olurlar.
Dördüncüler: Dert belâ gelince, nimetlerden alınan zevkten daha çok zevk alırlar ve gitmesini istemezler. O büyükler, o hâllerinden çok zevk alıyorlardı. Hâllerinden râzı idiler. Nimet gelmesinden daha çok, sıkıntılardan zevk alıyorlardı. Onun için yardım istemediler.
Birinci ve ikinci sınıf insanlar yardım ister. Biz âyât-ı hırz’ı okuyoruz. Âyât-ı Hırz’ın sonundaki duâda; “Yâ Rabbî, bize kendi sevgini ve sevdiklerinin sevgisini ver!” diye duâ ediliyor.”