Bizleri, Peygamberlerin en üstününe uymakla şereflendiren ve dinde bid’atler çıkarmakdan koruyan yüce Allaha hamd olsun! Dalâlet, sapıklık yuvalarını yıkan ve hidâyet sancağını dalgalandıran Resûle ve Onun temiz Âline ve seçilmiş Eshâbının hepsine salât ve selâm olsun! Zemânımızda âlim olsun, câhil olsun, müslimânların çoğu, nâfile ibâdetleri yapmağa çok önem veriyorlar. Farzları yapmakda gevşek davranıyorlar. Farzların içinde bulunan sünnetleri ve müstehâbları gözetmiyorlar. Nâfilelere kıymet veriyorlar. Farzları aşağı görüyorlar. Farz nemâzları müstehâb olan zemânlarında kılan yok gibidir. Sünnet olan cemâ’atin çoğalmasına, hattâ nemâzı cemâ’at ile kılmağa aldırış etmiyorlar. Farzları, gevşeklikle, üşenerek kılmakla, vazîfeyi bitirdiklerini sanıyorlar. Aşûre gününe, Berât gecesine, Receb ayının yirmiyedinci gecesine ve bu ayın, Regâib gecesi dedikleri ilk Cum’a gecesine çok önem veriyorlar. Bu zemânlarda, büyük cemâ’atlerle nâfile nemâzlar kılıyorlar. Bu cemâ’atleri iyi ve güzel sanıyorlar. Bunların, şeytânın aldatması olduğunu, günâhları sevâb olarak gösterdiğini anlıyamıyorlar. Şeyh-ul-islâm Usâmeddîn İsferâînî Hirevî “rahmetullahi teâlâ aleyh”, (Şerh-i Vikâye hâşiyesi)nde, (Nâfileleri cemâ’at ile kılmak ve farz nemâzları cemâ’atsiz, yalnız kılmak, şeytânın aldatmalarından biridir) buyuruyor.