Enver abim buyurdular ki;
50 sene sonra, Allah bilir ama, burada hadi küçükleri de görüyorum, 70 sene sonra burada gördüklerimizin hiçbirisi yok. 70 sene evvel de yoktu. Ama 70 sene sonra da burada hiç kimse kalmayacak. Arkadaşlar, hepimiz âhirete gidiyoruz. Şu anda biz burada oturuyoruz, aynı trende oturur gibi, ama tren gidiyor. Biz oturuyoruz ama dünya dönüyor, nefesler tükeniyor. Bu nefesler bittiği zaman, şu veya bu sebeple herkes âhiret yolcusu, herkes âhirete gidiyor. Şimdi, asansörden inerken bilgisayarda bir mail var mı diye baktım, teyzem vefat etti, efendim dua buyurun, diyorlar, Allah rahmet eylesin. Her gün bilgisayarı açtığım zaman ya hastalık, ya ölüm, ya şu, ya bu… Neden bunu söyledim. Bakın arkadaşlar, âhirete gittiğimiz zaman, bizler için en zor sual şu olacaktır. Çünki, kalpleri bilen Allahdır, “celle celâlüh”. Bizim şeklimize bakma sen, fotoğraf tamam ama, kalbi Allah bilir. Hatta hadîs-i şerîf var, cenâb-ı Peygamber buyuruyor ki, “aleyhissalâtü vesselâm”, Allahü azîmüşşân sizin şeklinize, biçiminize, kılık kıyafetinize değil, işinize de değil, kalbinize ve niyetinize bakar. Kalpteki niyet daima şunun cevabını vermek zorundadır. Niçin? Buraya geldik. Ne güzel. Ama niçin geldik. Bunun iki cevabı var. Ya Allah için geldik, ya bir çıkarımız için geldik, ya bir menfaatimiz için geldik. Veyahut da para kazanıyoruz. Niçin? Ya şöhret için, ya iftihar etmek için veyahut da Allah için. Namaz kılıyoruz. Niçin? Allah için kılıyoruz. Veyahut da başkaları âferin desinler diye kılıyoruz. Allah muhafaza etsin. Yani şunu bilelim ki, âhirete gittiğimiz zaman, niçin sorusunun karşılığını Allah bizden daha iyi biliyor, kendisine âit olanları bu tarafa, kendisine âit olmayanları öbür tarafa atacak. Nitekim bir hadîs-i şerîfte; çok mü’minler, büyük sevaplarla, büyük ümitlerle gelecekler, ama kendilerine âit olmayan o kadar çok ameller karşısına çıkacak ki, onlar hepsi gittikten sonra pişman olacak. Niçin? Bu suale iyi hazırlanalım. Niçin sorusunun karşılığı en iyi şekilde, ihlâsla verilebilir. Yani, Allah için konuşmak, Allah için dinlemek, Allah için kazanmak, Allah için vermek…