Cezayir Meliki Yahya bin Yağan, bir yere giderken, yolu, evliyadan Abdullah Tunusî’nin “rahmetullahi aleyh” dergahına rastlamıştı. Melikin yanındakiler:
“Efendim burası Abdullah Tunûsî’nin mekanıdır, ziyaret etmek ister misiniz?” Dediler. Melik de:
“Madem ki buradan geçiyoruz, bir ziyaret edelim” dedi. Dergaha girdiler. Melik’in üzerinde gayet güzel ve kıymetli libaslar vardı. Abdullah Tunûsî ise gayet mütevazi giyinmiş ve derviş kılığında idi. Melik Yahya bin Yağan; Abdullah Tunûsî’ye:
“Bu üzerimdeki elbise ile namaz kılmakta bir beis var mıdır?” diye sordu. Şeyh Abdullah Tunûsî melik’in bu sualine sadece güldü. Melik:
“Niçin güldünüz” diye sorunca Şeyh şu cevabı verdi:
“Senin şu andaki halin köpeklerin haline benziyor. Köpekler, çöplüklerde doyuncaya kadar yerler, her tarafı pislik içinde kalır. Sıra bevletmeye gelince de, üzerine bevl sıçramasın diye ayağını kaldırarak işer. Senin de karnın haramla dolmuş, sırtımdaki elbise ile namaz kılmamda bir beis var mıdır? diye soruyorsun” dedi.
Şeyh Abdullah’tan bu sözleri dinleyen melik Yahya bin Yağan atından indi, ağlayarak şeyhin ayaklarına kapandı ve müridliğe kabul edilmesi için yalvardı. Melik’in dileği şeyh tarafından kabul edildi ve zamanın büyük velilerinden oldu.