Enver abim buyurdular ki
Geçenlerde iki arkadaş eve geldi, bir şeyden dolayı fevkalade üzüntülerini bildirdiler; şöyle oldu böyle oldu. Ben de dinledim. Bitti mi, dedim. Bitti. Dedim ki; sizin, bu felaket olarak anlattıklarınızdan benim içime bir milim bir endişe, bir korku, bir üzüntü de gelmedi. Ama birinizin bacağı kırılsaydı veyahut da dinimizden bir sıkıntı olsaydı, işte ona kahrolurdum. Bırakın bunları, dedim. Bir kere, yüzde yüz inanıyorum ki; Allahü teâlâ bizi seviyor. Bu ne güzel iman! Çünki, insan bile sevdiğine yardım eder. Allah (celle celalühü) bize yardım ediyor. Hizmet nasıl olur? Ben yapıyorum dememekle olur. Kim ben yapıyorum derse iğreniyorum. Allahü teâlâ göğsü kabarık insanları sevmiyor. Başı önünde olanları seviyor. Biz Allahü teâlâ’nın sevgisi için burada varız. Birbirimize fiyaka satmak için değil ki. Onun için yap ve utan. Yaptığından utan yani. Çünki Hadis-i şerif var. Peygamber Efendimiz (sallallahü aleyhi ve sellem) buyuruyorlar ki, ibâdet yap ve arkasından tevbe yap. İbâdet yap yani cihad yap, nemaz kıl, her türlü hizmeti yap ama arkasından da tevbe yap. Çünki sizin her ameliniz kusur doludur. Bu amel arz’a layık değildir. Ya Rabbi, ben yaptım arz ediyorum, zinhar. Biz Hocamıza bile bir şey arz edemiyoruz.