Enver abim buyurdular ki;
Mübarekler ‘kuddise sirruh’ buyurdular ki; Allahü teala yeryüzünde her hastalığa bir ilaç yaratmıştır. Her şey için şifa vardır. Ama gönlün şifası, zikrullahtır. Kalbin ilacı, zikr etmektir.
Mübarekler birgün buyurdular ki; Dinimizin asıl gelme sebeplerinden birisi, dünyaya karşı soğukluktur. Dünya demek; haram parayla yapılan alışveriş, Allahü tealanın sevgisi bir tarafa, ahıret menfaati bir tarafa demek, yalnız nefsin menfaati için yaşamaktır. Bu, haramdır. Bütün her cins günahlar, dünya olur. Velhasıl, cenab-ı Hakkın rızasının dışında, O’nun sevgisinin, O’nun razı olmasının dışında her ne yapılsa, hepsi dünya olur. Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Ed-dünya mel’une. Dünya mel’undur. Ama ne? Haramlar. Eğer helal olan para, helal olan mal, haram olsaydı, dünya olsaydı, İbrahim ‘aleyhisselamın’ ovaları dolduran davarları olmazdı. Büyüklerimizin hepsinin malı çok idi. Mesela, İmam-ı Azam hazretleri “rahmetullahi aleyh”, şeker tüccarıydı. Gemilerle getirip satardı. İyi para kazanırdı. Ama kendisinin bundan bir kuruş haberi olmaz, talebelerine, fakir fukaraya dağıtırdı. O halde, para kazanmak günah değildir. Hatta Mübarekler buyurdular ki; Allahü teala Kur’an-ı kerimde mealen, Hayrın zekatını verin, yani hayırlı olan malın zekatını verin, diyor. Yoksa, her türlü pisliğin, her türlü haramın zekatı olmaz ki.
Mübarekler birgün buyurdular ki; Dinimizin asıl gelme sebeplerinden birisi, dünyaya karşı soğukluktur. Dünya demek; haram parayla yapılan alışveriş, Allahü tealanın sevgisi bir tarafa, ahıret menfaati bir tarafa demek, yalnız nefsin menfaati için yaşamaktır. Bu, haramdır. Bütün her cins günahlar, dünya olur. Velhasıl, cenab-ı Hakkın rızasının dışında, O’nun sevgisinin, O’nun razı olmasının dışında her ne yapılsa, hepsi dünya olur. Cenab-ı Peygamber ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Ed-dünya mel’une. Dünya mel’undur. Ama ne? Haramlar. Eğer helal olan para, helal olan mal, haram olsaydı, dünya olsaydı, İbrahim ‘aleyhisselamın’ ovaları dolduran davarları olmazdı. Büyüklerimizin hepsinin malı çok idi. Mesela, İmam-ı Azam hazretleri “rahmetullahi aleyh”, şeker tüccarıydı. Gemilerle getirip satardı. İyi para kazanırdı. Ama kendisinin bundan bir kuruş haberi olmaz, talebelerine, fakir fukaraya dağıtırdı. O halde, para kazanmak günah değildir. Hatta Mübarekler buyurdular ki; Allahü teala Kur’an-ı kerimde mealen, Hayrın zekatını verin, yani hayırlı olan malın zekatını verin, diyor. Yoksa, her türlü pisliğin, her türlü haramın zekatı olmaz ki.
ali zeki osmanağaoğlu