Enver abim buyurdular ki;
Arapçada, Avâmilde bir kaide var. Helekel âlimun. Heleke, helak oldu. Kimler?Âlimler. Ömrünü ilme vermiş, hepsi helak olmuş. Bütün âlimler! İllel âmilün. Ancak o kitapları yazanlar veya okuyanlar, onunla amel edenler hariç… Bugün Mektûbâtı dinliyordum, İmam-ı Rabbani hazretlerine bir genç böyle yüksek makamlardan halleri sormuş. Buyurmuşlar ki; Ey genç, senin bu sualleri sorman, çok güzel şeyler. Ama ilim, bilgi, öğrenmek için değil, edinmek içindir. Bırak, onu ehli bilsin, bildirsin. Ama sen, bana yapacağın şeyleri sor. Çok mühim! Dolayısıyla, helekel âlimun. Âlimlerin hepsi yandı. İllel âmilun. Yalnız ilmiyle amel edenler hariç. Helekel âmilun. Onlar da yandı. İlim öğrendi, amel etti; ama yandı. Yani, helak oldu. İllel muhlisin. Ancak onu Allah rızası için yapanlar hariç. Dolayısıyla, dinimizin aslı; ilim, amel ve ihlastır. Her zaman, her yerde bu geçerlidir. Ahirette bir çuval keçi boynuzu olacağına, bir kaşık bal olsun, ama bal olsun! Çünki, Allahü teala ahirette kendine ait olanları kendine ayıracak, sana ait olanlara veyahut da takdir etsinler veya başka niyetle yaptıklarına, bunun benimle alakası yok, diyecektir. Bunlar sol tarafa konulacaktır. Onun için, çok büyük ümitlerle gelen, büyük sevaplarla geldiğine inanan bazı insanlar, borçlu çıkabilir. Onun için, mübarek Hocamız bana buyurdular ki; Mümkün mertebe hiçbir davayı, ahirete bırakmayın. Evet, alacaklı olabilirsiniz; ama oradan borçlu da çıkabilirsiniz. Kaç kere söylüyorum, Allahü teala Kur’an-ı kerimde buyuruyor ki; Sizin için barış hayırlıdır. Borçlu da çıkabilirsin. Bir yan bakışın, bir kalp kırmaya sebep olabilir. Veya bir sevindirmen, göklerce sevap kazandırabilir. Onu Allahü teala ölçer, sen ölçemezsin…
ali zeki osmanağaoğlu