Enver abim, 24.05.2012 Perşembe günü Güzelşehir’de buyurdular ki;
Mübarekler buyurdular ki; her yere ışık vermek nasıl ki güneşin elinde değildir, büyüklerden de feyz böyle gelir. Ama kim alır? İnsan olarak, muhabbeti en çok olan, en çok alır. En çok muhabbet kimde vardır? Haramlardan sakınanda vardır, farzları yapanda vardır, itaat edende vardır. Kim ne kadar haramdan sakınır, ne kadar günahtan sakınırsa, ne kadar itaat ederse, onun kalbinin kapısı açılır ve Allahü teâlâ ona o kadar çok feyz verir. Kalbin kapısı tıkanırsa, ona vermez. Efendim, bir şekilde o feyz vücuda girerse ne olur? O çok tehlikelidir. O feyz vücutta değişerek zehre dönüşür, bu sefer Allahü teâlâya karşı, Peygamberine karşı “aleyhissalâtü vesselâm”, Allah adamlarına, din kardeşlerine karşı düşmanlığı, kin ve nefreti artar. Allah korusun. Bütün bunların sebebi, onun büyüklerle olan irtibatı kesilmiş, bir başka deyimle sigortası atmış demektir. Bundan kurtulmasının iki çaresi vardır:
1. Ya devamlı işlediği günaha tövbe edecek, çünki bu, büyük engel teşkil eder.
2. Veya bağlı bulunduğu zât hakkında en ufak bir şekilde tereddüt ve şüpheye düşecek düşüncesi olmayacaktır, nerede kaldı ki fiiliyatı olsun. Allah yüz bin defa muhafaza etsin. Nitekim Peygamber efendimizin “aleyhissalâtü vesselam” her hangi bir sözüne, herhangi bir kelimesine, herhangi bir şeyine itiraz eden kâfir olur, buyuruldu. Mesela biri anlatırken, karşısındaki, böyle şey olmaz dese, arkadaşı ona; bunu Cenâb-ı Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” buyurmuş dese ve o da tövbe, o söylediyse doğrudur dese, zararı olmaz. Çünki o, kime ait olduğunu bilmediği için öyle bir itirazda bulunmuştu. Büyükler de, (İnne-l ‘ulemâ veresetü-l enbiyâ: âlimler, peygamberlerin vârisidir.) olduğuna göre, akıl ersin ermesin, herhangi bir hususta en ufak bir şüphe ve tereddüt olduğu zaman felaket sınırına yaklaşılır.
2. Veya bağlı bulunduğu zât hakkında en ufak bir şekilde tereddüt ve şüpheye düşecek düşüncesi olmayacaktır, nerede kaldı ki fiiliyatı olsun. Allah yüz bin defa muhafaza etsin. Nitekim Peygamber efendimizin “aleyhissalâtü vesselam” her hangi bir sözüne, herhangi bir kelimesine, herhangi bir şeyine itiraz eden kâfir olur, buyuruldu. Mesela biri anlatırken, karşısındaki, böyle şey olmaz dese, arkadaşı ona; bunu Cenâb-ı Peygamber “aleyhissalâtü vesselâm” buyurmuş dese ve o da tövbe, o söylediyse doğrudur dese, zararı olmaz. Çünki o, kime ait olduğunu bilmediği için öyle bir itirazda bulunmuştu. Büyükler de, (İnne-l ‘ulemâ veresetü-l enbiyâ: âlimler, peygamberlerin vârisidir.) olduğuna göre, akıl ersin ermesin, herhangi bir hususta en ufak bir şüphe ve tereddüt olduğu zaman felaket sınırına yaklaşılır.
ali zeki osmanağaoğlu