Enver abim buyurdular ki;
Allah’ın dininden bahsetmek kolay değil. Çünki Mübârekler buyurdular ki; “Eğer Enver’in kalbi zerre kadar dünyâya dönerse, hizmetlerin hepsi kötüye gider, bütün arkadaşlar biter “. Yapmak değil ha, kalbi dönerse… Muhafaza altına aldılar. Onun için bu hizmetler devam ediyor. Yoksa bizi bize bıraksalar duman oluruz, Allah korusun. İnsan bu, beşerdir. Cenâb-ı Hak hepinizi sevdikleriyle haşr eylesin. Cenâb-ı Hak bizi, bizim şerrimizden korusun. Sabahleyin Mübârekler anlatıyorlardı. Hazret-i Osman-ı Zinnureyn “radıyallahü anh”, Aşere-i Mübeşşere’den, damad-ı Resulullah. Hem de iki defa. “radıyallahü anh “. Kabristandan geçmiş, hüngür hüngür ağlamış, mübarek gözyaşları sakalından akmış. Demişler ki, Ya Halife, nedir bu hal. Buyurmuş ki; bu kabir insana ibret olarak yeter. Bu kara toprağın altında, daracık yerde, kıyamete kadar nasıl beklenir? İbret; bu yetmez mi?
Mübarekler geçen gün çok hoş bir şey buyurdular; ”Efendim; tasavvufta fena, beka vardır. Bunun manası, boşalt, doldur.” Kalbini pisliklerden boşalt, faziletlerle doldur. Hocamız bir gün buyurdular ki; ”dünyada en güzel şey, dünyaya düşkün olmamaktır; dünyada en güzel şey, dünyayı sevmemektir ve bu da vilayetin kapısıdır” buyurdular. Yani, evliyalığın kapısı burada başlıyor. Bir, helal lokma, iki; dünyaya düşkün olmamak.
ali zeki osmanağaoğlu