Enver abim buyurdular ki;
Bir gün Fatih’teki evde bir arkadaş Mübareklere sordu ki; Ruh çağırıyorlar, bardaklar oynuyor, masalar dönüyor. Bu, bizim dinimizde var mıdır? Mübarekler cevap vermediler. Namaz kılalım, buyurdular. İkindi namazını kıldık. Namazdan sonra cemaate dönerek buyurdular ki; Ahmed Nâmıkî Camî hazretleri var. Biz onun kitaplarını bastırdık, mesela Miftahün Necat. O kitapta Ahmed Nâmıkî Camî hazretleri buyuruyorlar ki;
Allahü teala meleklerine hitap ediyor ki; Ben şu kullarımı hiç sevmiyorum. Melekler diyor ki; Ya Rabbi, biz ne yapalım? Allahü teala buyuruyor ki; Gidin, onlara bol sıhhat verin, bol para verin, ne isterlerse verin. Yeter ki Allah demesinler. Düşünebiliyor musun, bir kimsenin her şeyi tamdır, sen gıpta edersin, halbuki o, felakete düşmüştür. Çünki, hiçbir derdi, üzüntüsü olmadığı için Allah demek ihtiyacı duymuyor. Allahü teala buyuruyor ki; Ama ben şu kullarımı çok seviyorum. Melekler diyor; Biz, ne yapalım? Allahü teala buyurur ki; Ona dert verin, üzüntü verin, sıkıntı verin, borç verin. Ne yaparsa yapsın. Onun Allah demesi, yalvarması benim hoşuma gidiyor. Bırakın inlesin. Ben onun inlemesini seviyorum. Onun için, göz yaşıyla ağlayanlar, çok iyi. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki; Derd-i bela, kemendi mahbub-i ilahidir. Yani, insanın başına gelen üzüntü ve sıkıntılar cenab-ı Hakkın sevgi kemendidir. Mübarekler buyurdular ki; Ava gidenler hayvana kement atarlar. O öyle bir halkadır ki, hayvan kaçmak istediği zaman halka daralır. Daraldıkça da boğulacak gibi olur, gidemez hale gelir. Biraz daha zorladıkça daha da daralır, yine geri gelir. İşte bu, ilahi kementtir. Adam kaçmak istedikçe bu tarafa gelir. Ondan sonra Mübarekler, Ahmed Nâmıkî Camî hazretlerini anlattılar. Günaha girmemek için kaç sene dağda yaşamışlar. Sonra şehre inmiş, sohbetlere başlamış. Altı yüz bin gayrimüslim onun sohbetleriyle Müslüman olmuş. Şunu yapmış, bunu yapmış diye anlattılar. Daha sonra soruyu soran abiye buyurdular ki; Cevap veriyorum. Kardeşim, Ahmed Nâmıkî Camî hazretlerinin ruhu şimdi buradadır. Ruh böyle çağrılır. Bu ruhtan istifade edilir. Ötekilerinki hokkabazlıktır. Dinimizde hokkabazlık yoktur, ilim vardır. Onun için dinimiz, hokkabazlık yolu değildir. İlim, amel ve ihlas yoludur. Dolayısıyla en büyük şansımız, bu otobana düştük. Allah’ımıza hamd olsun.
ali zeki osmanağaoğlu