Bir Ramazan-ı şerif günü, iftar yemeğinden sonra;
Enver abim buyurdular ki;
Mübarek Hocamız buyurdular ki; ‘Allahü teala bana bir nimet verirse, inşallah vereceğine alamettir; Rabbime diyeceğim ki; Ya Rabbi, benim dünyada kardeşlerim vardı, arkadaşlarım vardı, ben bu hizmetleri yalnız başıma yapmadım. Onları da isterim. Ve mahşer yerine dönerim. Mahşerde bütün arkadaşları bulurum ve hep beraber gideriz.’ Hatta dedim ki; bir tanesi kaybolsa ne olacak? Çünki, orası çok kalabalık. Buyurdular ki :’ İnsanların işi karışıktır. Ama cenab-ı Hakkın işleri karışık değildir. Dünyada kim kimi severse ahirette de beraber olacaktır.’ Hocamızı, Enver Abiyi sevenler beraber. Başka çaresi yok bunun. Çünki, insan bir anda iki yolda birden olamaz. Ya bu yolda, ya bu yolda. Birisi ahirete gidiyor. Birisi felakete gidiyor. Hangisini istersen seç. Efendim, ben bazen oraya gidiyorum, bazen buraya gidiyorum ne olacak benim halim? Tövbeye devam. Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ bize misal olsun diye şöyle dua öğretiyor :‘Allahümme ya mukallibel kulub, sebbit kalbî ala dînik.’ Ey kalbleri çeviren Rabbim, bir iyiye bir kötüye, bir eğriye bir doğruya kalp de dönüyor. Kalp, dönek demek zaten. Ey kalbleri döndüren Rabbim, benim kalbimi senin dininde sabit kıl. Ben, senin dininde olarak yaşamak ve dininde olarak ölmek istiyorum. ‘Allahümme ya mukallibel kulub sebbit kalbî ala dînik.’ İşte bu. Bu iftarı verene, bu iftara gelene, bu iftara sebep olana Allah ecir versin (amin). Bu çatının altında beraber bulunanlara, ayakta olanlara, oturanlara Allah Cenneti nasib etsin. Hep beraber. Amin deyin…
ali zeki osmanağaoğlu