2007 senesi yaz ayları idi. Enver abim, Huzur Pınarına hizmet eden, İslamiyetin yayılmasına hizmet eden bu gençleri görmek istiyorum buyurdular. Bir pazar günü Yalova’da evlerine davet ettiler. O gün husûsî bir sohbet oldu, bizim için de bayram oldu.
O gün Enver abim buyurdular ki;
” Dünyanın en şanslı insanlarıyız, çok rahatız. Herhangi bir insana bir iyilik etmek, gökten lamba olarak yere inse, bu iyilikten hasıl olan nur o kadar parlaktır ki; güneş onun yanında çok sönük kalır. Hele bu hizmet Huzur Pınarı olursa, bir insanın hidayetine sebeb olunursa, kıymeti hiç ölçülemez. Ali abi, Enver abine dua ediyorsun değil mi. Cuma yazısını okudum, kelimesi kelimesine aynı, aferin…
Hocamızın hayatını da çok güzel yazmışsın. Huzur Pınarında hepsini okudum. Hepsi çok güzel olmuş, aferin. Bir anne-baba çocuğunu unutur mu? Bir hoca da, talebesini hiç unutmazmış. Huzur Pınarı, Hocamızı tanıtmakta çok çok faydalı oldu, Huzur Pınarından çok memnunuz. Ahıretde kurtulmanıza bu hizmetler vesile olur. Enver abine hazırlanan dosya çalışmaları devam ediyor değil mi, bu çalışma sizin ufkunuzu daha da açacak.
Mevlânâ Hâlid-i Bağdâdî “kuddise sirruh” hazretleri buyuruyor ki;
“Evliyânın kalbleri, ilâhî nûrların çıkıp geldiği kaynaklardır. Onların hoşnut olduğundan, Hak teâlâ da hoşnuttur. Onların kalblerinde yer eden, büyük devlete kavuşmuştur”.
“Bu yolun büyükleri kendilerine bağlı olanlardan gâfil değildir. Onlara kimse kafa tutamaz. Onlara kafa tutanın işi de, başı da, saâdeti de gider”.
“Eğer bir toplulukta, bir cemaatin içinde Allahü tealanın sevdiği, beğendiği, razı olduğu, kabul ettiği bir tek kişi varsa Allahü teala o bir kişi hürmetine hepsini afv eder… Hak kapısında ehil nâ ehil beraberdir”.
“İnsanlardan gelen sıkıntılara katlanmak, Allahü teâlânın beğendiği, Resûlullah’ın sevdiği ve büyük evliyânın özendiği bir ahlâktır.”
Allahü teala bir ağaç yaratmış, dünyada ekilir, yetiştirilir ama dünyada meyvesi olmaz, meyvesi Cennette yenir çünki bu meyveyi yiyen ölümsüzleşir. Bu ağaç, İslamiyet ağacıdır, ağacın adı müslümanlıktır.
Müslüman akıllı tüccar gibi olmalıdır, yaptığını bilerek yapmalıdır. Mahşerde bir cemaat Cennete giderken melekler diyecekler ki; “Size hesap soruldu mu? Siz mahşere uğradınız mı? Siz sırattan geçtiniz mi?”… Bu cemaat diyecek ki; “Yok, biz öyle birşey görmedik”. Melekler der ki; “Peki ne ameliniz oldu ki, siz elinizi-kolunuzu sallaya sallaya Cennete giriyorsunuz”. Onlar diyecek ki, “Rabbimize sor”. Allahü teala diyecek ki; “Onlar benim muhiblerimdir. Bunlar ümmet-i Muhammedden olup, Allah rızası için birbirini seven kullarımdır. Ben onlardan hesap sormam”. Onlar doğruCennete gider.
Mahşerde güneş bir mızrak boyu alçalacak. Herkes buram buram terleyecek. Hesabının görülmesini bekleyecek. Sonra, yedi sınıf insan arşın altında gölgelenecektir. Onlar için azap korkusu olmayacak. Onlardan bir tanesi de, Allah için müminin yüzüne sevgi ile, muhabbetle bakandır, bunun kıymetini de bilmelidir. Diğer bir sınıf da, İslamiyetin yayılmasına hizmet edenlerdir.
Huzur Pınarı hizmetleriniz ahıretde kurtulmanıza sebep olur inşallah…”
Enver abim bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi.
Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Hayat onunla güzeldi.
Fî emanillah.