Enver abiler buyurdular ki;
Cenab-ı Hakkın yaptıklarında hayır vardır. Peygamberimiz ‘aleyhissalatü vesselam’ buyuruyorlar ki; Mü’minin eli kesilse, ecir vardır. Bunu kim gönderdi? Bunu bana kim gönderdi? İnsan bunu düşünse, rahatlar ve ferahlar. Onun için, başımıza bir taş geldiği zaman, elimize taşı alıp da, sen neden benim kafamı kırdın, neden başıma vurdun demenin, ne faydası var? Sen, o taşı kimin gönderdiğini düşün, ondan sonra ne yaparsan yap! Velhasıl, bu dünyada böyledir. Onun için, bir şair demiş ki; Benim hayatımda çok tatlı günler geldi geçti. Ama çok da acı günler geçti. Fakat insanın ömrü, dünyanın ömrüne nazaran sahrada esen bir rüzgar gibidir. O kadar. Yüz seneyi yüzelli milyar seneye böl, ne çıkar? Hiç! Çektiğim acılar, benim yaşadığım güzel günler, o rüzgar içerisinde geçti, gitti. Zalim, güçlü olanlar, zayıfları ezdi. Bu ezilenlerden biri de, benim. Çünki benim gücüm yoktu, karşı koyamıyordum, o da zulüm yaptı, zalim oldu. Zalimdi, ezdi, ezdi, ezdi; fakat o da geçti. Fakat, benim alacağım kaldı. Ahirete gittiğimiz zaman, benim göğsümde bana yapılan işkencelerin, zulümlerin, hepsinin listesi var. Ve Rabbimin huzurunda, ya Rabbi, dünyadayken fakirdim, zayıftım, acizdim, böyle böyle haksızlıklara uğradım, şimdi hakkımı istemeye geldim, diyeceğim. Mahkeme o. Burası gibi değil. Çünki orada göz konuşur, ayak konuşur; inkarı mümkün değildir. Şahide lüzum yok, her şey şahit olacaktır. Namaz kıldığın yerler şahit olacaktır. Birbuçuk sene kadar bir eczanede çalıştım. Bir kartonum vardı, kartonda namaz kılıyordum. Tabii artık üniversiteye geçince, Beylerbeyi’ne taşınırken, oradan ayrılmam icap etti. Böyle içim yandı. Ama o kartonu sardım sarmaladım, güzel iple de bağladım, seninle inşallah ahirette görüşürüz, dedim. Çünki, tam birbuçuk sene üzerinde namaz kıldım. Beylerbeyine giderken boğazın ortasına bir bıraktım, doğru denizin dibine.. Allaha ısmarladık, güle güle, dedim. İnsan ona bile acıyor. Evet, benim üzerimde namaz kıldı diye, seccadeler şahit olacaktır. Onun için, hayat öldükten sonra başlayacaktır. Nasıl bugüne kadar geçtiyse, bundan sonra da geri gidecektir. Ona hayat dememek lazımdır. Bu bir hayalhanedir. Fakat esas sonsuz kalınacak olan, ölüm olmayan, haksızlık olmayan, geçim derdi olmayan, doktora, hastaneye ihtiyaç duyulmayan bir yer varken.. Orası her mü’minin, hepimizin vatan-ı aslisidir. Burası vatan-ı muvakkattır. Bugün var, yarın yoktur. Dolayısıyla, burada kiracıyız, faniyiz.