Enver abiler buyurdular ki;
Mübarekler hem selamlarını, hem muhabbetlerini, hem sevgilerini, hem de bayramlarını tebrik ettiklerini bildirmek üzere beni vazifelendirdiler. Çok sevinçliyiz, buyurdular. Bu sevincimiz Allah içindir. Çünki, arkadaşlarımız ellerinden gelen bütün gayretleriyle Ehl-i sünnet vel Cemaat itikadını her yere yaydılar. Her yere rahmet-i ilahi inzal oldu. Bu rahmet sebebiyle Allahü teâlâ bu memleketi büyük felaketlerden de muhafaza etmektedir. Onun için abilerimiz çok şanslı, bahtiyar insânlardır. Mübârekler buyurdular ki; en az sevabı bunun, 100 şehid sevabıdır. Yine bir defasında buyurduklarında; Viyana kapılarına kadar gidip şehid olan askere verilen sevaptan az değildir, bizim abilere verilen sevap. Çünki bugün İslamiyyetin doğrusunu, yani Ehl-i Sünnet vel Cemaat itikadını yaymak fırsatını ve imkanını Allahü teâlâ bizlere nasib etmiştir. Bu bir nasib meselesidir. Kimisi İslamiyyeti yıkmağa uğraşır, kimisi İslâmiyeti yapmağa uğraşır. Herşeyi yapan Allahü teâlâdır. Allahü teâlâ hayırlı işler için hayırlı insânları vasıta kılar. Şer işler için de şer insânları vasıta kılar. Şerre alet olmak ne felaket; ne bedbahtlık! Hayra vesile olanlar için de, ne seâdettir. Çünkü, İmam-ı Rabbani Hazretleri Mektubatında, birçok yerinde, Allahü teâlânın hayırlı işlerde istihdam ettiği kullarına müjdeler olsun, buyuruyorlar. Bu müjdeye kavuşturan cenâb-ı Hakka hamdolsun. Allahü teâlâ bizi bu hizmetlerde istihdam ettiği gibi, bu Din-i Mübin-i yıkan bir insân da yaratabilirdi. Çünkü, bu bir cibiliyet meselesidir. Hilkat meselesidir. Nasip meselesidir. Allahü teâlâ kimisini öyle, kimisini böyle yaratıyor. İyi hilkat üzerine yaratılanlar, hayatları boyunca iyi hizmetlerde bulunuyorlar, akibetleri onların iyi oluyor. Allahü teâlâ bir kulunu severse ona sevdiği bir kulunu tanıştırır, tanıtır. O sevdiği bir kulu tanıması cenâb-ı Hakkın o kulu çok sevidiğine bir alâmet oluyor. Nitekim Eshâb-ı kirâma Allahü teâlâ Peygamber efendimizi tanıttı, onlar da bütün insânların en üstünü oldular.