Enver abiler buyurdular ki;
Bir sabah namazını Mübareklerle Fatih’te kıldık, Allahü teala rahmet eylesin, şefaatlerine nail eylesin inşaallah, kanapeye oturdular. Ben de yerdeyim. O kanapeye oturmak demek, şimdi size bir şey söyleyeceğim demektir. Yoksa selamdan sonra, dualar yapılır ve kalkılıp gidilir idi. O gün öyle değildi. Kanapeye oturdular ve buyurdular ki, kardeşim, gerek maddi, gerekse manevi, şu gördüğümüz hizmetler, işler, her ne varsa, eğer bunun bir zerresini, – ki zerre, bölünmeyen bir parçadır. Yani atom da değil, atomun içindeki elektron, çünkü zerre bölünemez, ondan daha küçük bir şey o -, bir zerresini, şahsımdan bilsem Allah beni yakar buyurdular. Bize ne düşüyor peki? Çünkü efendim, ben çok başka bir yoldaydım. Ama Efendi hazretleri aldılar, beni o yoldan bu yola koydular. Benim bu yoldan haberim yoktu ki buyurdular. O halde, bu yola girdikten sonra, bu yolda yapılan her şey, her şey, her şey, bir bütün olarak Efendi hazretlerine aittir. Efendi hazretlerine ait olan bu yolda, insan kendi için ne düşünebilir efendim. Sadece o yoldan atılmamaya, o yolda yaşamaya dikkat eder, buyurdular.