Enver abiler buyurdular ki;
Bir gün ne oldu biliyor musunuz. Beylerbeyinde otururken … Camiye namaz kılmaya gittim. Baktım Mübarekler geldiler. Tabii onlar öyle cemaat arasına, kalabalığa karışmazlar. Kenara çekilirler. Ben de ihtiyar adamların, cemaatin arasından Mübareklerin yanına gittim. Kabristana doğru yürüdük biraz. Orada Mübarekler buyurdular ki, “Kardeşim, Efendi hazretlerinden duyduklarımı hiç unutmuyorum. Ama kitaplardan okuduğumu hep unutuyorum. Mesela, size Efendi hazretlerinden duyduğum bir hadis-i şerifi söyleyeceğim, kitaplardan okursam unutuyorum ama, o mübarek zatın mübarek sohbetlerinde, konuşmasında rabbani tesiri olduğu için unutmuyorum efendim”, buyurdular. “Ben Efendi hazretlerinden duydum, Efendi hazretleri bana şu hadisi şerifi öğretti. Burada Cenab-ı Peygamber “aleyhissalatü vesselam” buyuruyor ki; “Muhakkak ki Allah bir kuluna bir nimet verirse, onun kullanılmasını, onun üzerinde olmasını, ondan istifade etmesini sever.” İşte, insanın kavuştuğu en büyük nimet iman nimetidir”, buyurdular. İman nimetinin izhar edilmesi lazım. Ya Rabbi, senin ihsan ettiğin imana kavuştum. Bu da tatlı dil güler yüzle olur. -Asla, asla, asla-, asık surat münafıklık alametidir, güler yüz iman alametidir ve bir hadis-i şerif var, buyuruyor ki Peygamber efendimiz “aleyhissalatü vesselam”; “Müminin neşesi yüzündedir”.