ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
1980 senesi, Ramezân-ı şerif ayı…
Hocamız, Enver abiler, Abdülhakim abim, hanımannemlerle birlikte bizim evi iftar için teşrif ettiler.
Akşam ezanı vaktine kadar sohbet oldu. O gün hocamız, üç ecnebinin Peygamber efendimizin “aleyhissalatü vesselam” mübarek kabrlerinin altına tünel kazarak kaçırmak istediklerini, bunun üzerine kabr-i şeriflerinin etrafına yerin altında kurşun duvar yapıldığını, üstünde de kapısız ve penceresiz iki duvar yapıldığını, onun dışında settare denilen örtünün bulunduğunu anlattılar. Duvarların kapısı olmayıp, sadece yukarıda küçük bir delik olduğunu anlattılar. Bu konuyu anlatmalarına vesile olan hadise şu idi; o günlerde (Peygamber efendimizin kabr-i şerifleri diyerek) bir resim satılıyordu, babam bu resimden alıp, çerçeve yaptırdı. Bu çerçeveyi de oda kapısının girişinin üstüne asmıştık. Mübarek hocamız, henüz odaya girerlerken duvardaki iki levhayı görüp, sarı levha, yeşil levha,… bunlar bu yola bağlı olmanın alametidir buyurdular. Sarı levhadan maksad, İmam-ı Rabbani hazretlerinin ism-i şeriflerinin bulunduğu levhadır. Odaya girdiklerinde ise, henüz kapıdan içeriye girerken yukarıya bakıp bahsi geçen levhayı gördüler. Bunun üzerine sohbet konusu bu oldu. Peygamber efendimizin kabrlerinin içini görmek mümkün olmadığını, bu resmin Bursa’da Osmanlı sultanlarından birine ait olduğunu anlatmışlardı.
Namaz vakti gelince, iftarı açmadan evvel, “Evvela nemazı kılalım, kimin dişi sağlam, kim imam olacak” buyurdular. Enver abiler, bana bakıp, burada Ali var, namazı Ali kıldırsın, buyurdu.
Orada en küçük ben vardım. Heyecanlı, şaşkın ve tedirgin vaziyetde bakınca, Hocamız; “Cebr ederiz, Efendi hazretleri beni imam yapınca, ben Efendiye imam olurdum ” buyurdular. Nemazda giymek için cübbe ve sarık getirilince, tam islam kıyafeti, buyurdular. Nemazdan sonra, duadan evvel, hocamız bana kendi tesbihlerini vermişlerdi. Duadan sonra, hocamızın tesbihini geri vermek isteyince, “Biz, verdiğimizi geri almayız, o tesbihi imâm efendiye hediyye ettik” buyurdular. Sonra “İmâmlık çok kıymetli, çok sevabdır. Kitaplar, imâm olun yazıyor. Büyükler, imâmlık tehlükelidir buyuruyorlar” buyurdular. Sonra iftar yemeğinde hizmeti ben yapmıştım. “Siz bugün çok kazandınız” buyurdular.
Fî emanillah