Enver abiler buyurdular ki;
Emevi halifelerinden Harun Reşid “rahmetullahi aleyh” vezirine diyor ki; Ey vezir! Bıktım şu şaşalı hayattan, ruhum sıkıldı. Ne olur beni bir Allah dostuna götür ki ferahlayayım. Fudayl Bin İyad “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin kapısına geldiler, o da o sırada Kur’an-ı kerim okuyordu. O sırada okuduğu âyet-i kerime şu idi: Günahkârlar, kendilerini takva ehliyle beraber tutacağımı mı zannediyorlar. Harun Reşid hazretleri, hadi gidelim, alacağımızı aldık diyor. Bir zaman sonra Harun Reşid hazretleri, ruhum sıkıldı, o mübarek zata yine gidelim, diyor. Kapıyı çaldılar. Sultan geldi, Harun Reşid geldi, girebilir miyim, dedi. Giremezsin, benim sultanlarla, padişahlarla alakam yok, kiminle alakan varsa oraya git, dedi. Bir daha çaldı. Kim o, denince; Halife-i müslimin, emir-ül müminin geldi, ziyaret etmek istiyorum, dedi. Tam kovacaktı, annesi fırladı, git, duymuyor musun emir-ül müminin, aç dedi. Annemin hatırını kıramam. Emrin başım üstüne, dedi ve kapıyı açtı, hemen lambayı söndürdü. Dedi ki; Benim bu gözlerim dünya muhabbeti olan insanları görmesin, kalbim kararmasın dedi. Harun Reşid, bir nasihat ver, dedi. Ellerini uzattı; Ya Rabbi, yumuşak desen yumuşak değil, sert desen sert değil, yine senin mümin kulundur, bunu ateşe atma dedi.