Enver abiler buyurdular ki;
Bir mü’mine karşı, mü’minin tavrı, onun cenâb-ı Hakka karşı olan tavrı gibidir. Çünki, hani evlâda yapılan babaya yapılmış demektir. Mü’mine yapılan da Allahü teâlâya yapılmış demektir. Hatta bir hadîs-i kudsîde Allahü teâlâ buyuruyor ki; Evliya kuluma, yani mü’min kuluma düşmanlık, bana harb ilan etmektir. Allah muhafaza etsin. Mübârekler öyle buyurdular, Allah rahmet eylesin, Kelime-i şehâdet getiren Allahın evliyasıdır, buyurdular. Ama seksen derecesi var, ama yüz derecesi var, ayrı mesele. Ama ilk basamağı Kelime-i şehâdet. O halde bir mü’mine karşı buğzu adavet, Allahü teâlâya karşı harb ilan etmek demektir. Tövbee, tövbee, vallahi tövbe. Onun için arkadaşlar, herkes helalleşmeli. Ben kabahatliyim de, işi bitir. Suçluyu arama. Çünki, bizim belki o arkadaşa karşı suçumuz yoktur ama, seksen tane suçumuz olmasa, niye bize böyle sıkıntı verilsin ki! Büyüklerimizin her zaman buyurdukları şey; siz, Allahü teâlânın size nasıl muamele etmesini istiyorsanız, siz de O’nun kullarına karşı öyle muamele edin. Affedin, affedici olun. Onlara verin, Allahü teâlâ da size versin. Onları sevindirin, Allahü teâlâ da sizi sevindirsin. O halde, Allahü teâlâya kavuşmak için, Allahü teâlânın sevgisine kavuşmak için, O’nun mü’min kuluna git, sarıl, ne yaparsan yap, cenâb-ı Hakkın sevgili kulu ol. İşte bu kadar…