Enver abiler buyurdular ki;
Bir gün Hindistan’dan bir kitap geldi. Bu, Tefsir-i Mazhari kitabıydı. Bunu Kâdı olan ve Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin “kuddise sirruh” halifesi, Senâullah-ı Pani-püti hazretleri yazmış. Senâullah-ı Pani-Püti hazretleri o kadar büyük bir zâttır ki, Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretleri bu zât için, Rabbim ahirette buraya ne getirdin dese, damadımı, yani Senâullah’ı getirdim derim, buyuruyorlar. Onu o kadar çok seviyor. Mübareklerle işte bu zâtın kabrini ziyaret ettik, kabir otlar içinde, duvarı yıkılmış vaziyetteydi. Hemen orada bulunan vazifeliye beşyüz dolar verdiler ve bu kabri tamir ettirir misin, dediler. Daha sonra tekrar gittiğimizde, kabir çok güzel yapılmıştı. Baş tarafında da Mazhar-ı Cân-ı Cânân hazretlerinin hanımının kabri vardı. Bu tefsir gelince, Hocamız; Efendim, hayat boyu bir Nakşibendi büyüğünün yazdığı tefsir olsa da okusam diyordum, Allahü teala gönderdi, buyurdular. Onaltı cilt tefsiri okumaya başladılar. Yemek yok, içmek yok, devamlı okuyorlar. Bir ay veya iki ayda tefsirin tamamını okudular. İşte Mübareklerin hususiyetlerinden biri, böyle kitap okumaktı.