Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
İmam-ı Rabbani müceddidi elfi sani şeyh Ahmed Faruki Serhendi hazretleri Faideli Bilgiler kitabının sonunda olan ikiyüzonüçüncü mektupta buyuruyor ki; Bütün vaazların, nasihatlerin özü, en kıymetlisi, bir şeydir; o da bir Allah adamına rastlamaktır. Nasıl ki Eshab-ı kiram “aleyhimürrıdvan” Peygamber efendimize “aleyhissalatü vesselam” rastladılar, Eshab-ı kiram oldular; bir Allah adamını seven, bir Allah adamını tanıyan, bir Allah adamına inanan, bir Allah adamının yolunu takip eden, aynı, Eshab-ı kiramın Peygamber efendimize kavuştuğu gibi büyük nimete, büyük devlete kavuşmuş olur. Onun için, bu büyükler inkar edilmediği müddetçe, gerek yazılarında gerekse sözlerinde en ufak bir şüphe edilmediği müddetçe, o mü’minin kurtulmama ihtimali yoktur. Efendi hazretleri buyurmuşlar ki; Bir mü’min islamiyyetin tamamını öğrense, tamamı ile amel etse, bunun kurtulmak ihtimali vardır. Ama bir Allah adamına peki diyenin, bir Allah adamına rastlayanın, yaptığı kusurlara rağmen, kurtulmamak ihtimali yoktur. Ne mutluyuz ki, cenab-ı Hak bizlere Cennete giden otobanı nasip etti. İnsan bu büyüklere kavuştuktan sonra, gerek maddi gerek manevi ne varsa, hep onlara aittir.
Birgün Mübarekler buyurdular ki; Şu kavuştuğumuz nimetlerin tamamı, ister maddi ister manevi ne varsa, kitapların yayılması, bu arkadaşlarımızın varlığı, eğer zerresini kendi şahsımdan bilsem, yanarım kardeşim. Ama elhamdülillah ki, bütün bunların hepsi, Efendi hazretlerine aittir. Çünki biz, başka bir yoldaydık, cenab-ı Hak Efendi hazretlerini vesile kıldı, bizi başka bir yola aldı. Biz bundan önceki yolda ne olduğumuzu biliyoruz. Hepimiz değişik otobanlardaydık; ama cenab-ı Hak bize kendi rızasına, kendi sevgisine kavuşturacak, Cennetine kavuşturacak otobana girmeği nasip etti. Gel de sevinme! Üç-beş günlük dünyada, dert ve sıkıntıyı sakın kendine dert etme. Çünki, bu çok zengin bir insanın, üç-beş kuruş kaybedip de feryat etmesi gibi olur, değmez.. Kavuştuğumuz şu nimetin yanında, üç-beş kuruş sıkıntı ve üzüntünün bahsi dahi olmaz. Daima, kavuştuğumuz nimeti gözümüzün önüne getirelim ve daima cenab-ı Hakka şükr edelim ki, bir kazayla bu nimet elimizden gitmesin. Maalesef bu nimete kavuşmuş olup da, bu nimetin kıymetini bilmediği için elinden gidenleri biliyoruz, siz de biliyorsunuz. Mübareklerin vasiyetini, nasihatini yerine getirmek suretiyle, kitapları okuyalım. Beni arayan satırların arasında bulur, buyurdular. Onların âdeti, sünneti üzerine, başkalarının da tanımasına yardımcı olalım. Bir de, birbirimizi çok sevelim. Bu sevgiyle, inşallah ahırette de beraber oluruz. Çünki, Mübarekler vaad ettiler, söz verdiler. Cennetin kapısına kavuşursam, içeri girmeden, bütün arkadaşlarımızı alırım, buyurdular. Ne bahtiyarlık! İnşallah ahırette de rahat edeceğiz. Yeter ki, kavuştuğumuz bu nimetin kıymetini çok iyi bilelim ve daima ondan bahsedelim. Nefsimizin şerrinden Allaha sığınalım. Çünki o, hem cenab-ı Hakka düşman, hem de bize düşmandır. Mübarek Hocamız; nefsin tek arzusu, seni kâfir yapmaktır, buyurdular. Kendisi kâfir olduğu için, senin de kâfir olmanı ister. Nitekim, içki içen, herkesin içki içmesini, bir mü’min, herkesin mü’min olmasını ister.
Enver abiler bizim başımızda hem abimiz, hem babamız, hem hocamız hem rehberimiz, yol göstericimiz, herşeyimizdi. Hava gibi, ekmek, su gibi her zaman ihtiyaç duyulan bir insandı.
Fî emanillah.