ali zeki osmanağaoğlu
22.04.2010, Gazetenin 40. yıldönümü yemeğindeki sohbetinden…
Enver abiler buyurdular ki;
Mevzu gazete olunca birkaç hatırayı anlatmak zorundayım. Çünki bu hatıralarda ibret var. Bir tanesi şu; Güneş Matbaacılıkta Şeref efendi sokakta, ikibuçuk odada ilk Hakikat Gazetesi çıkmaya başladı. Yazı İşleri Müdürümüz bir odada, diğer odada da aynı zamanda sekreterlik yapıyor, bana da yer yok. Mehmet Ali bey, gündüzleri sen bekçi odasına otur, saat beşte nöbet değiştirirsiniz. Bizim bekçi gelir, sen gidersin, dedi. Peki, dedim. Koltuğun bacağının biri kırık. Masa belki yüzelli senelik. Şu halleri görünce, ya Rabbi, hayal midir, rüya mıdır, diyorum.
Birgün geldi, seninle özel konuşmam var, dedi Mehmet Ali bey. Buyurun dedim; yok yukarıya, dedi. Peki dedim, odasına çıktık. Ne olur gizleme, saklama, dedi. Neyi saklayacağım, dedim. Bu gazetenin arkasında kim var, dedi. Nasıl kim, dedim. Yani finansör kim? Size veren kim, dedi. Mehmet Ali bey, böyle bir şey yok, dedim. Basmam, dedi. Yoksa ne yapayım dedim, o zaman üç aylık teminat mektubu getir, dedi. Parayı peşin veriyorsun, yanında üç aylık da teminat mektubu! Peki dedim, aşağıya indim, Mahmut abi bu teminat mektubu ne demek, dedim. Çünki Mahmut abi içimizde en tecrübeli, Bâb-ı âliden geçme olduğu için, onu biz gazete sahibi yaptık. Tahsili sıfır, ilk okul mezunu değil. Ben de üniversitede asistanım, onun yardımcısı olarak tayin oldum. Ama bir taraftan da öğreniyorum. Mahmut abi, bankada parası olana, karşılığında teminat mektubu verirler, dedi. Teminat mektubunu bulduk, verdik. Hayır, mümkün değil, bunun arkasında kim var? Söylemezsen basmam dedi. Kimse yok, dedim. O zaman, teminat mektubu versen de basmam, dedi. Sıra bana geldi. Mehmet Ali bey, ben sana bunun arkasında kim olduğunu söylerim ama, sen başkasına söylersin, dedim. Deli misin sen? Ben sır saklayan bir adamım, dedi. O zaman kapıyı kilitle, içeriye kimse girmesin, dedim. Tabi dedi, kapıyı kilitledi. Biraz bekledim, söyle, dedi. Mehmet Ali bey, iyi dinle. Bu gazetenin arkasında Allah var, dedim. Bir bozuldu, biz de müslümanız, dedi. Allahtan zengin birinin ismini söyle. Sana onun ismini söyleyeyim, dedim. Tamam, bir isim ver, dedi. Allah, dedim. Velhasıl, kör topal gazeteyi bir hayli getirdik. Böyle bir hatıra!
Aradan epey bir zaman geçti, haftada bir gazete sahipleri olarak bir araya geliyoruz. Mehmet Ali beyde de şeker hastalığı var, birgün gazeteye geldi. Hatta yeğeni getirdi. Allah rahmet eylesin, gözleri görmüyor, elinde de baston. Tak tak bastonla yere vuruyor; arkamda örtülü ödenek var diyenler battı, arkamda şunlar, bunlar var diyenler battı, arkamda Allah var diyenler devam etti, edecek edecek, dedi. Bir hafta sonra da vefat etti. Ama itiraf etti!
– devamı haftaya –
Fî emanillah