Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Seyyid Fehim Arvâsî Hazretlerinin torunu, Necip Arvas’ın babası, Seyyid Mehmet Sait Arvas Amcamız 30 Mart Salı günü vefat etmiştir. Allahü teâlâ afv ve mağfiret eylesin.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Enver abiler buyurdular ki;
Bir gün Fatih’teki evde bir arkadaş Mübarek Hocamıza sordu ki; Ruh çağırıyorlar, bardaklar oynuyor, masalar dönüyor bu bizim dinimizde var mıdır? Mübarekler cevap vermediler. Namaz kılalım buyurdular. İkindi namazını kıldık. Namazdan sonra cemaate dönerek buyurdular ki; Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretleri var. Biz onun kitaplarını bastırdık, mesela Miftahün Necat. O kitapta Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretleri buyuruyorlar ki; Allahü teala meleklerine hitap ediyor ki; Ben şu kullarımı hiç sevmiyorum. Melekler diyor ki; Ya Rabbi biz ne yapalım? Allahü teala buyuruyor ki; Gidin onlara bol sıhhat verin, bol para verin, ne isterlerse verin. Yeter ki Allah demesinler. Düşünebiliyor musun, bir kimsenin her şeyi tamdır, sen gıpta edersin halbuki o felakete düşmüştür. Çünkü hiçbir derdi, üzüntüsü olmadığı için Allah demek ihtiyacı duymuyor. Allahü teala buyuruyor ki; Ama ben şu kullarımı çok seviyorum. Melekler diyor; Biz ne yapalım? Allahü teala buyurur ki; Ona dert verin, üzüntü verin, sıkıntı verin, borç verin. Ne yaparsa yapsın. Onun Allah demesi, yalvarması benim hoşuma gidiyor. Bırakın inlesin. Ben onun inlemesini seviyorum. Onun için göz yaşıyla ağlayanlar, zıplayanlar çok iyi. İmam-ı Rabbani hazretleri buyuruyor ki; Derd-ü bela, kemendi mahbûb-i ilahidir. Yani insanın başına gelen üzüntü ve sıkıntılar Cenab-ı Hakkın sevgi kemendidir. Mübarekler buyurdular ki; Ava gidenler kement atarlar hayvana. O öyle bir halkadır ki hayvan kaçmak istediği zaman halka daralır. Daraldıkça da boğulacak gibi olur gidemez hale gelir. Biraz daha zorladıkça daha da daralır yine geri gelir. İşte bu aşkı ilahi, kementtir. Adam kaçmak istedikçe bu tarafa gelir. Ondan sonra Mübarekler anlattılar Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretlerini. Günaha girmemek için kaç sene dağda yaşamışlar. Sonra şehre inmiş sohbetlere başlamış. Altıyüz bin gayrimüslim onun sohbetleriyle Müslüman olmuş. Şunu yapmış, bunu yapmış diye anlattılar. Daha sonra soruyu soran abiye buyurdular ki; Cevap veriyorum. Kardeşim, Ahmed-i Nâmıkî Câmî hazretlerinin ruhu şimdi buradadır. Ruh böyle çağrılır. Bu ruhtan istifade edilir. Ötekilerinki hokkabazlıktır. Dinimizde hokkabazlık yoktur, ilim vardır. Onun için dinimiz hokkabazlık yolu değildir. İlim, amel ve ihlâs yoludur. Dolayısıyla en büyük şansımız bu otobana düştük. Allah’ımıza hamd olsun.
Enver abiler, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Fî emanillah