Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim
ali zeki osmanağaoğlu
Enver abiler buyurdular ki;
İnsanlar iki şekilde hidayete ererler. Birincisi; sebebsiz, vasıtasız Allahü teala o kuluna iman ihsan eder. İkincisi; ezelde takdir ettiği şey, dinini duyduktan sonra merak edenlere, araştıranlara hidayet verir. Bu araştırmak, inanmak için araştırmaktır. Yoksa müsteşrik gibi incelemek için değildir. Yani iman etmeyi arzulayarak araştırmak olursa hidayet nasib olur. Yoksa bundan ilmî olarak araştırmak anlaşılmamalıdır. Bu çok tehlikeli olabilir. Nitekim islamiyeti araştıranlar çoktur. Meraktan kasıt, iman etmek gayesidir. Mesela Abdullah İsmet abi inanmak gayesiyle araştırdı, Allahü teala onu Mübarek Hocamıza kavuşturdu. Müslüman ile yani Allaha iman eden ile iman etmeyen arasında fark, kör ile gözü açık arasındaki fark gibidir. İman etmeyen mutlak olarak âmâdır. Kim ne derse desin mutlak âmâdır. Çünki Allahü teala Kur’ân-ı kerimde; Onların gözleri vardır görmez, buyuruyor. Allah kelamı bu. Kulakları vardır işitmez. Kalbleri kapalı yani katı kalır. İman ettiği zaman, ne yaparsa yapsın onun gözü açılmıştır. Bu bir farktır. Fakat gözü açık olmak da kâfi değildir. Bundan sonra kalp gözünün açılması lazım ki bu gerçeğe kavuşsun. Bir islam binasının olduğunu âmâ göremez; ama gözü açık olan bir insan, bu islam binasıdır der. Çünki islamiyeti, islamı görür; ama onun kapıdan içeri girmesi için mutlaka bir mürşid-i kâmile kavuşması lazımdır. Bu, Onun bir eseriyle de olur.
Enver abiler, asırlarda ender yetişen çok müstesna bir insandı. Allahü teala rahmeti ile merhameti ile muamele eylesin inşallah.
Fî emanillah