2008 senesi, temmuz ayının 12’si …
Enver abim Güzelşehir’deki evlerine, huzurpınarına hizmet eden arkadaşları yatsı namazına davet ettiklerinde, buyurdular ki;
Enver abim Güzelşehir’deki evlerine, huzurpınarına hizmet eden arkadaşları yatsı namazına davet ettiklerinde, buyurdular ki;
-5-
Çok huysuz bir adam varmış. Evinin bağçesinin kenarına millet takılsın da rahatsız olsun diye, en azılı dikenleri dikmiş. Gelen geçen rahatsız oluyor, çocuklar falan hep dikenlere takılıyormuş. Valiye gidip, efendim yoldan geçemiyoruz; zaten dar yol. Adamın bağçesindeki dikenler batıyor diye şikayet etmişler. Vali adamı çağırtarak, ne oluyor, demiş. Efendim, bağçe benim demiş. Padişah da, bağçe seninse, vatandaş da benim. Onları sök, demiş. Adam neden sökeyim, deyince, vali, sökmezsen kodes aşağıda, vurun sopayı demiş. Kelepçeleri takınca, adam vallahi sökeceğim demiş. Sonra adamı dikenleri sökmesi için serbest bırakmışlar. Bir tanesine asılmış; ama yaşlı olduğundan neredeyse canı çıkacakmış. Kesse yine büyüyecek ve millet gene rahatsız olacak. O zaman ne yapması lazım? İşte eğer, kötü ahlak kök salarsa, bunun temizlenmesi mümkün değildir. Gidip kendine aşı yapması lazım. Bu dikenleri kesip aşı yapması, sonra bunun yerine elma, armut dikmesi lazım. Bunu anlatan mübarek zât buyuruyor ki; Mürşid-i kâmilin mutlaka bunun huyunu değiştirmesi lazım. Değiştiremezse, aşı yapar, o pisliklerden yine kurtarır. Yeter ki sen, sen olarak gitme, o olarak git. Yani ben yokum de..
-devamı var-
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu