Enver abim Güzelşehir’deki evlerine, huzurpınarına hizmet eden arkadaşları yatsı namazına davet ettiklerinde, buyurdular ki;
-14-
Sıcak çok vardı, öğle namazı vakti idi. Bir cami,..! yanında bir türbe! Yanında da bir ağaç. Ağaçta belki yüzlerce serçe kuşu, altında herkes sıcaktan yere yatmış uyuyor. Acaba bu türbede uyutan bir evliya mı vardır, diye düşündüm. Çünki ben hiç böyle türbe etrafında yatan insanlar görmedim. Camiye girdim, sonra türbeye geldim. Pazar gün olmasına rağmen, türbenin başında kravatlı, yakışıklı bir adam vardı. Huşu ile ziyaret ediyordu. Benim ziyaretim bitti, onun ziyareti de bitti, nerelisin dedim. Sen nerelisin dedi. İstanbul’dan geliyorum, Türküm dedim. Adam şaşırdı kaldı. Bu zât dedemin dedesi, biz seyyidiz dedi. Bu mübarek zât, bu şehri alanlardan ve şehit düşenlerdendir, mübarek bir evliyadır dedi. Ben, ziraat mühendisiyim, her sabah dedemin kabrini ziyaret ederim. Bugün Pazar olduğu için ziyaretimi bu saate tehir ettim. Nereye gidiyorsun, programın nedir, dedi. Yarın inşallah Merakeşe gidiyorum dedim. Arabası vardı, bizi aldı evine götürdü. Evine geldik, çayları içtik, pasta yedik. Hangi uçakla gidiyorsun, dedi. Anlattık. Hangi otele gidiyorsun, dedi. Söyledik. Ne oluyor, dedim. Sen şanslı bir adamsın. Merakeş benim amcamdan sorulur. Oranın ağasıdır, ipek tüccarıdır, köyleri de vardır, senin işin tamam, dedi..
-devamı var-