Enver abim holdingde yemek ve sohbet için bazı abileri davet ettiklerinde, huzurpınarına hizmet eden arkadaşlarımız da oraya davet edilmişti, Enver abim o gün buyurdular ki;
-3-
Bir mübarek zât varmış, sohbeti yapmış bitirmiş, en sonunda talebelerine, şimdi size bir yalan söyleyeceğim, demiş. Talebeler hiç böyle bir şey duymamışlar, efendim, afv edersiniz, kusura bakmayın, anlayamadık, demişler. Şimdi size bir yalan söyleyeceğim. Eğer yalanım söyledikten sonra meydana çıksaydı, günaha girerdim. Ama ben size peşin söylüyorum. Şimdi size bundan sonra söyleyeceklerim, yalan demiş. Buyurmuş ki; Şu anda kapıdan içeriye o yerin en meşhurlarından birisinin ismini söylemiş, gelmek üzere, demiş. Herkes pencereye koşmuş. Bakmışlar, gelen giden yok. Mübarek zât, ben size yalan söyleyeceğim diye peşin söyledim, siz yine pencerenin dibine gittiniz. Dilimizde tüy bitti. Bütün kitaplar yazıyor. Bu dünya yalan, siz hâlâ peşinden koşuyorsunuz. Yalanın peşinde koşuyorsunuz, demiş. İşte insanın nefsi budur. İşte şeytanın aldatması budur. Adamı rüya peşinde, hayal peşinde koşturur. Ondan sonra da, biz buraya niçin geldik der ve biter. Dolayısıyla, ölmek üzere olan bir insan ne isterse, şimdi onu istemek lazımdır. Hanım annenin son günlerinde bakıyordum, acı, ızdırap, sıkıntı vardı. Ya rabbi, şimdi ne ister bu, diyordum. Para teklif etsen, maazallah, kalbi kırılır. Tapu vermeğe çalışsan, kalbi kırılır. İstediği sadece dua. Çünki başka hiçbir şey yok. Onun için, gün, bu gündür, yarın belli değildir. Tevbe istiğfarı geciktirmemek lazımdır. Çünki hadis-i şerif var, helekel müsevvifun. Tevbeyi geciktirenler, helak oldular. Tevbeyi geciktirmek uygun değildir. Efendim tevbe ettik ama, gene de günaha giriyoruz. İstediğin kadar günaha devam et; ama tevbeye de devam et. Çünki tevbe etmemek, günah işlemekten daha büyük günahtır. Tevbe etmemek, işlediğin günahtan daha büyük günahtır.
-devamı var-