Enver abim buyurdular ki;
-22-
Çok adi, çok zelil, çok feci insanlardık, Allahü teala bizi müslüman yapmakla, çok aziz, çok kıymetli, çok değerli eyledi. Allahü teala Peygamber efendimize ‘aleyhissalatü vesselam’ bundan önce gelen peygamberlere vermediği, dört büyük özellik vermiştir. Dolayısıyla, o dört büyük özellik, ümmeti için de çok değerli, çok kıymetli, çok geçerlidir. Çünki talebe, hocasından bir şey alır. Hepimizin hocası, müteselsilen O’dur ‘aleyhissalatü vesselam’. Allahü teala dört özelliği, yalnız Muhammed ‘aleyhisselama’ vermiştir. Dolayısıyla, o özelliklerden dolayı, Onun ümmeti, ümmetlerin en yücesi olmuştur. Birincisi, Allahü tealanın isimleri ve sıfatları vardır. Bütün bu isimlerinin, sıfatlarının kemâlâtını, hazret-i Peygambere ihsan etti. Daha önce hiçbir peygambere vermedi. Onu çok mümtaz yarattı. Efendi hazretleri buyuruyorlar ki; Bütün peygamberler Allahü tealaya âşıktır; bizim Peygamberimize ise, ‘aleyhissalatü vesselam’ Allahü teala âşıktır. İnsan aşkı uğruna her şeyi verir. Can, mal ne varsa.. İkincisi, Allahü teala bundan önceki peygamberlere kitap, sühuf gönderdi; ama Kur’an-ı kerim, önce gelen bütün kitapların özetidir. Yani bundan önceki kitaplarda olup da esas olan, Kur’an-ı kerimde olmayan yoktur. Yani Kur’an-ı kerimi okumakla, önce gelenleri okumuş ve iman etmiş olursun. Allahü tealanın bundan önceki ümmetlere vermediği ama bu ümmete mahsus kıldığı beş vakit namaz vardır. O namazın her bir hareketi, bütün meleklerin hareketidir. Yani gökte ne kadar melek varsa, hepsinin yaptıklarının toplamı, hazret-i Peygamberde vardır. Dördüncüsü, bizim Peygamberimize iman etmek, bütün peygamberlere iman etmek demektir. Yani öyle bir Peygamber ki, Allahü teala önceki peygamberlere verdiği ne varsa, hepsinin özetini toplamış, bizim Peygamberimize ‘aleyhissalatü vesselam’ ihsan etmiştir. Ona inanmak, bütün peygamberlere inanmak demektir. Kur’an-ı kerime sahip çıkmak, bütün kitaplara sahip çıkmak demektir. Namaz kılmak, bütün meleklerin yaptığı ibadetleri, topluca yapmak demektir. Ve ilave olarak da, Allahü teala bizzat kendisinin bütün isim ve sıfatlarının kemâlâtını, cenab-ı Peygambere ihsan etmiştir. O halde, mevlid-i şerifte geçiyor, cenab-ı Peygamber ümmeti için yalvarırken, Allahü teala buyuruyor ki; Nedir ki bir avuç toprağa minnet eyledin? Ben ki sana âşıkım. Yani hepsini afv ettim. Hepsini afv eder; yeter ki sen iste! Yeter deyinceye kadar iste. Çok şanslıyız. Çünki cenab-ı Hak şefaatçi olarak böyle bir Peygamberi, bir de La ilahe illallah Muhammedün Resulullah kelime-i tayyibesini ihsan eylemekle, o kadar büyük bir imtiyaz vermiştir ki, böyle bir imtiyaz hiçbir ümmette yoktur. Onun için, bu ümmetin fertleri, Beni İsrailin peygamberleri gibidir. Çok kıymetlidir. Eğer bu kadar değerli olan müslümanların kıymetini müslümanlar bilmezse, kim bilebilir? Çok ayıp olur. Sonra cenab-ı Hakkın gücüne gider. Sadece Allahü tealanın rızası, Peygamberimizin ‘aleyhissalatü vesselam’ ümmeti olduğu için ve mübarek Hocamızın sevgisi kalbinde olduğu için ona sevgi ve muhabbet beslemek, asıl kaynağından su içmek gibi olur. Yani bu kadar büyük bir nimete kavuştuktan sonra, üzülen bir insan görsen, onu dövmek gerekir. Yani tonlarca para, Allahü tealanın verdikleri yanında hiç kalır. Dolayısıyla, Allahü tealanın verdiği nimetlerin yanında, o ufak tefek arızaların dile getirilmesi, çok tehlikelidir.
-devamı var-
ali zeki osmanağaoğlu
ali zeki osmanağaoğlu