Huzurpınarı ailesinin muhterem üyelerinin Cum’a gününü tebrik eder, müstecâb dualarınızı istirham ederiz efendim.
Allahü tealaya emanet olunuz efendim.
ali zeki osmanağaoğlu
Geçmiş zaman olur ki, hayali cihan değer….
Bâzı hatıralar vardır ki, kalblere nakşeder.
O hatıraları hatırlamak, Cennet hayatı yaşamak gibidir…
………. …
Geçen haftanın devamı:
1982 senesi, anayasa oylamasından az evveldi. Ankara’da askerlik yapmakta iken birkaç gün için İstanbula geldim. Akşam üzeri idi, evvela (hocamızın oğlu) Abdülhakim abinin evine uğradım, fakat evde yoktu. Hocamızın evinin karşısında oturuyordu. Kapıdan çıkarken, hocamızın evlerinin kapısı açıldı, hocamız dışarıya çıktılar. Arkasından Enver abiler ve daha sonra babam ve abim çıktı. Ben de yanlarına gittim. Hocamız “hayrola siz ne zaman geldiniz” buyurdular. Efendim, Abdülhakim abiye gelmiştim dedim. “Evde yok değil mi? Niyetiniz halismiş, sizi biz götürelim” buyurdular. Beni arabada kendi yanlarına, babamla aralarına oturttular. Yolda giderken “rahatmısınız” diye sordular. Rahatım efendim dedim. “Tabii rahat olacaksınız, babanızla bizim aramızdasınız” buyurdular. Bazan latife yaparlardı. Yol boyunca, Enver abim hocamıza günlük hadiselerden, bilhassa anayasa oylamasından malûmat veriyorlardı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.
Sonra Fındıkzade’de Orhan amcanın evinin önünde durduk. Meğer Orhan amca hacca gidip gelmiş, ona ziyarete gidiyormuşuz. Talebeliğimde birkaç sene evvel okul haricinde kitabevinde yardım ederdim. Orhan amcanın evine birkaç defa ilmihal götürmüştüm. Merdivenden çıktığımızda, Orhan amca hocamızı kapıda karşıladı. Kapıda hocamız Orhan amcaya, Ali beyi tanıyormusunuz buyurdular. Orhan amca yaşlı idi, belki unutmuştur, tanımıyorum der diye, efendim birkaç kere buraya ilmihal getirmiştim dedim. Hocamız içeriye girip oturana kadar bizden bahsettiler. Ali bey diş tabibidir, Ankarada subay, keçiörende evi var, evine yakın muayenehanesi de var, .. şeklinde uzun uzun anlattılar. (Ben askerliğimin bir an evvel bitmesini bekliyordum, subay denilince, acaba muvazzaf sınıfına geçmemi mi istiyorlar diye düşündüm. Her ay bana bir evrak geliyor ve başarılarınızı işitiyoruz, sizin muvazzaf olmanızı, askeriyede kalmanızı istiyoruz diye yazıyorlardı. Ben de kabul etmiyordum.) Hocamızın sözü bitince Orhan amca bana sordu; askerlikten sonra ne yapacaksın dedi. Hocamız ve Enver abim orada varken, askerlikten sonra şunu yapacağım demek ayıp ve edepsizlik olurdu. Enver abim de dikkatle bana bakıyordu. Onun için Orhan amcanın sualini cevabsız bıraktım. Susdum. Birkaç dakika sessizlik olunca hocamız sesli olarak güldüler ve benim cevab vermeyişimden memnun oldukları belli oluyordu. Benim yerime hocamız cevab verdiler: “Buralarda muayenehane açacak buyurdular”. Ben de askerlikte kalmayacağımı anlamış oldum.
Bir saat kadar orada oturduk, kalkmadan evvel Orhan amca bir paket getirip hocamıza verirken; Bunu size Peygamber efendimiz gönderdi, dedi. Hocamız hemen ayağa kalktılar, salevat-ı şerife getirirken paketi öpüp başlarına koydular, sonra da ceketlerinin iç cebine koydular. .
Haftaya devamı var inşallah.
Fî emanillah.
Geçen haftanın devamı:
1982 senesi, anayasa oylamasından az evveldi. Ankara’da askerlik yapmakta iken birkaç gün için İstanbula geldim. Akşam üzeri idi, evvela (hocamızın oğlu) Abdülhakim abinin evine uğradım, fakat evde yoktu. Hocamızın evinin karşısında oturuyordu. Kapıdan çıkarken, hocamızın evlerinin kapısı açıldı, hocamız dışarıya çıktılar. Arkasından Enver abiler ve daha sonra babam ve abim çıktı. Ben de yanlarına gittim. Hocamız “hayrola siz ne zaman geldiniz” buyurdular. Efendim, Abdülhakim abiye gelmiştim dedim. “Evde yok değil mi? Niyetiniz halismiş, sizi biz götürelim” buyurdular. Beni arabada kendi yanlarına, babamla aralarına oturttular. Yolda giderken “rahatmısınız” diye sordular. Rahatım efendim dedim. “Tabii rahat olacaksınız, babanızla bizim aramızdasınız” buyurdular. Bazan latife yaparlardı. Yol boyunca, Enver abim hocamıza günlük hadiselerden, bilhassa anayasa oylamasından malûmat veriyorlardı. Nereye gittiğimizi bilmiyordum.
Sonra Fındıkzade’de Orhan amcanın evinin önünde durduk. Meğer Orhan amca hacca gidip gelmiş, ona ziyarete gidiyormuşuz. Talebeliğimde birkaç sene evvel okul haricinde kitabevinde yardım ederdim. Orhan amcanın evine birkaç defa ilmihal götürmüştüm. Merdivenden çıktığımızda, Orhan amca hocamızı kapıda karşıladı. Kapıda hocamız Orhan amcaya, Ali beyi tanıyormusunuz buyurdular. Orhan amca yaşlı idi, belki unutmuştur, tanımıyorum der diye, efendim birkaç kere buraya ilmihal getirmiştim dedim. Hocamız içeriye girip oturana kadar bizden bahsettiler. Ali bey diş tabibidir, Ankarada subay, keçiörende evi var, evine yakın muayenehanesi de var, .. şeklinde uzun uzun anlattılar. (Ben askerliğimin bir an evvel bitmesini bekliyordum, subay denilince, acaba muvazzaf sınıfına geçmemi mi istiyorlar diye düşündüm. Her ay bana bir evrak geliyor ve başarılarınızı işitiyoruz, sizin muvazzaf olmanızı, askeriyede kalmanızı istiyoruz diye yazıyorlardı. Ben de kabul etmiyordum.) Hocamızın sözü bitince Orhan amca bana sordu; askerlikten sonra ne yapacaksın dedi. Hocamız ve Enver abim orada varken, askerlikten sonra şunu yapacağım demek ayıp ve edepsizlik olurdu. Enver abim de dikkatle bana bakıyordu. Onun için Orhan amcanın sualini cevabsız bıraktım. Susdum. Birkaç dakika sessizlik olunca hocamız sesli olarak güldüler ve benim cevab vermeyişimden memnun oldukları belli oluyordu. Benim yerime hocamız cevab verdiler: “Buralarda muayenehane açacak buyurdular”. Ben de askerlikte kalmayacağımı anlamış oldum.
Bir saat kadar orada oturduk, kalkmadan evvel Orhan amca bir paket getirip hocamıza verirken; Bunu size Peygamber efendimiz gönderdi, dedi. Hocamız hemen ayağa kalktılar, salevat-ı şerife getirirken paketi öpüp başlarına koydular, sonra da ceketlerinin iç cebine koydular. .
Haftaya devamı var inşallah.
Fî emanillah.