Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi’nin “rahmetullahi aleyh” Vefatı
1-
Bir âlimin ölümü âlemin ölümü gibidir…
Hüseyn Hilmi Işık efendi “rahmetullahi aleyh” 26 Ekim 2001 (Hicrî 9 Şa’bân 1422)’de vefât etdi. Eyyûb Sultân Câmi’inde kılınan cenâze nemâzına binlerce insan katıldı. Eyyûb Sultân’da, Kaşgârî Dergâhında medfûndur.
Bir gün buyurdular ki; mü’min aslâ ölümden korkmaz, çünki ölüm, sevgiliyi sevgiliye kavuşduran bir köprüdür ve herkes bu köprüden geçmek zorundadır. Ölüm tek bir kapıdır, bütün insanlar oradan geçecekdir.
Birgün de buyurdular ki; “Size mutlak olan birşey söylüyorum: Âhiret hayâtı, dünyâ hayâtından daha rahât, daha huzûrlu, daha iyidir. Sakın ola ki ölümden korkmayın. Ölüm; evin bir odasından diğer odasına geçmek gibidir. Müslimânlar son nefesde Peygamber efendimizi “sallallahü aleyhi ve sellem” görerek ve cennet hayâtını görerek, ölüm acısını hiç duymayacaklardır. Ömrü olana bu hizmetler, bu ni’metler devâm eder, ömrü olmayana da cennet ni’metleri nasîb olur inşâallah.”
Sohbetlerinde, Efendi hazretlerini sık sık anlatır, Onu hâtırladığım anlar ömrümün en kıymetli zemânlarıdır buyurur ve Efendi hazretlerini çok özlediğini anlatırlardı. Ba’zan da “Sevdiklerimden ayrı kaldığım için, göğsümde, rûhum kan ağlıyor, birlikde oturduklarımın ayrılığı, kemiklerimin iliğini yakıyor!” beytini göz yaşları ile tekrârlarlardı.
Allah adamları görülünce Allahü teâlâ hâtırlanır sözü gereğince, yanında bulunanlar sanki dünyâdan çıkıp başka bir hayâta giderlerdi. (Anlaşılması çok zor) O kadar farklı idiler ki, kendileri âhıretde fekat dünyâda aramızda idiler. Doksan yıllık ömrleri dolu dolu geçmiş, insanlar yanmasın diye, bir kişi daha dînini öğrensin diye, fevkal’âde bir gayret sarf etmişler, bu emr-i ma’rûf vazîfesinde sevenlerine nümûne olmuşlardı.
– devamı var –