Tıb fakültesinden eczacılığa geçmesi:
-1-
1998 senesi ocak ayının 23 ünde, cuma günü, aynı zamanda kadr gecesi idi. Sarıyer’e Mübarek hocamıza ziyarete gittiğimizde, Huzurları ile şereflenmiştik. Cuma namazını beraber kıldıkdan sonra, yakınında olanlar duayı işitebiliyorlardı. O gün yaptıkları duada işitilen bazı sözler şöyle idi: “Sen bizi şeytan şerrinden ve düşman şerrinden ve nefs-i emmâremiz şerrinden muhafaza eyle, evlerimize iyilik ver, helâl ve hayrlı rızklar ihsan eyle yâ Rabbi. Hastalarımıza şifa, dertli olanlarımıza deva ihsan eyle yâ Rabbi. Sen bizleri yevm-i cum’anın ve leyle-i kadrin şefaatine, bereketine nâil eyle yâ Rabbi. Yevm-i cum’a hürmetine, leyle-i kadr hürmetine, günâhlarımızı afv eyle yâ Rabbi, Cennetde de Cemalinle müşerref eyle, kusurlarımızı afv eyle yâ Rabbi”… diyerek dua ediyorlardı. Duadan sonra, istiğfar okudular ve buyurdular ki; “Bu istigfâr düâsı çok mühimdir. Bu istiğfar okunan yere, orada oturan insanlara, hepsine rahmet-i ilâhî nâzil olur. Allahü teâlâ hepsinin muradlarını ihsan eder, günâhlarını afv eder. Oturduğu yerler kıyamet gününde şefaat eder. Geçdiği sokaklar şefaat eder diyor Molla Nâmık-i Câmî hazretleri. Onun için istigfâr düâsını her gün okumalıdır efendim” buyurdular. Her zamanki gibi, Abdülhakim efendi hazretleri ile ilgili hatıralarından anlattılar. Buyurdular ki; “Askerî liseyi bitirmiştim, talebeleri sınıflara ayırıyorlardı, harbiyeye gidecektik. Ben de sınıfın birincisiydim. Bana, sen ne olmak istiyorsun dediler. Ben tıbbiyeye gideceğim dedim. Hay hay zâten senin gitmen lâzım dediler. Tıbbiyeye ayırdılar. 1,5 sene tıbbiyede okudum. Birinci sınıfa f.k.b. diyorlar. Fizik-kimya-biyoloji. Birinci sınıfta bunları okuduk. Üniversite olduğu için, başka memleketlerden de (rum, bulgar) birkaçyüz talebe vardı. Tıbbiye birinci sınıfda iken, onların içinde ben sınıfın birincisi oldum. İkinci sınıfa birincilikle geçdim. İkinci sınıfta da sınıfın birincisiydim. Sene ortası oldu, bir sömestre altı ay kadar anatomide yalnız kemikleri okuduk, birçok Latince kelimenin hepsini ezberledik. Kemik vizesini de verdim. Profesör de Moşe isminde bir Fransız idi. İkinci sömestrede kadavra dersi vardı. Birgün laboratuvarı merak etdim, gidip baktım. Masalar var, her masanın üstünde erkek, kadın, çırıl-çıplak ölüler var. Kimsesizleri toplayıp getiriyorlar, talebeler onların üzerinde öğrenecekler. Ellerine de bıçak veriyorlar, kesip insan vücûdunda neler olduğunu öğrenecekler. İkinci sömestre bunları okuyacağız. Her hafta Efendi hazretleri’ne giderdim. Efendi’nin sözlerine bayılırdım, bir şeyler söylese de dinlesem derdim. Efendiyi dinlemek çok hoşuma giderdi. Sene ortasında sömestre tatili olunca, o hafta Efendi hazretleri’ne gitdiğimde, bahçede oturuyordu. Ben de yanına oturdum.
-devamı var-