Hocamız Hüseyin Hilmi Işık Efendi’nin “rahmetullahi aleyh”, sohbetlerinden bölümler – 50
Dehrilerin reîsi bir zındık İstanbul’dan Bağdat’a gelmiş; Bana süâl soracak, benim süâllerime cevâb verecek bir kimse var mı demiş. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri çıkmış, “sor bakalım” demiş. “Siz diyorsunuz ki, Allahü teâlâ vardır, hiç yok olmaz. Herşey yok oluyor, Allah da yok olur” demiş. İmâm-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri de demiş ki, “sen sayı saymasını biliyor musun?” Beş, on, yirmi, otuza kadar saymış, yorulmuş. Daha saysana deyince, yoruldum demiş. Sonuna kadar say demiş. Zındık sonu yok ki, demiş. İmam-ı a’zam Ebû Hanîfe hazretleri de; işte, Allahü teâlânın da sonu yok demiş. Sayılar saymakla biter mi? Milyon, milyar, trilyon, katrilyon, bulduğun kadar say. Bir fazlasını söylersin, bitdi deyince bir fazlasını söylersin. Hep bir fazlası, bir fazlası, sayı bitmez ki. Sayının sonu yok. İşte Allahü teâlânın da sonu yok. Öyle deyince zındık; “çok doğru söylüyorsun, Allah birdir” demiş, hemen îmâna gelmiş, müslümân olmuş. Allahü teâlânın sıfatlarına akıl ermez ki. Sonsuzluk, buna akıl ermiyor. Sayı bir misâldir, o misâlden anlıyoruz. Allahü teâlânın sıfatlarına akıl ermez. Kur’ân-ı kerîmde; Lâ tudrikuhu’l ebsâru buyuruyor. Akıllar O’nu anlayamaz. Ve hüve yüdrikül Ebsar. Hâlbuki O herşeyi anlar, bilir. Allahü teâlâ herşeyi bilir, fekat akıl Onu anlayamaz.