-HAYATINDAN KESİTLER-
Abdülhakim efendi hazretlerinin vefatı:
-1-
1993 senesi Eylül ayının 17’si Cuma günü, Mübarek Hocamızı ziyaret için gittiğimizde, Cuma namazından sonra buyurdular ki; Elhamdülillah, Rabbimiz bizleri huzuruna kabûl ediyor, ne mutlu bize. Hazret-i Ömer “radıyallahü anh” efendimiz îmâna gelince ne buyurmuş? “İnnâ künnâ ezelle kavmin e’azzenallahü bil İslâm.” “İnnâ” biz, “künnâ” idik, “ezelle kavmin” insanların en aşağısı, en kötüsü idik. “e’azzenallahü bil islâm”. Allahü teâlâ bizi îmâna kavuşdurmakla şereflendirdi. Aziz olduk. Zelil iken, aziz olduk. Ne mutlu o îmân izzetine kavuşanlara. Nemâz nasib olan, alnını secdeye koymak nasib olan insanlara ne mutlu. Efendi hazretleri hastayken Ankara’da, Faruk beyin evindeydi. Nevzat’ı tanırsınız değil mi? Faruk beyin oğlu. Nevzât, Rüçhan’ın âbisi, Yûsüf efendi’nin torunu. Yusuf efendi de Efendi hazretlerinin birâderi. Bir gün ben Ankara’da oturuyordum evde, yalnızdım. Kapı çalındı. Yukarıdan, pencereden baktım. İki katlı idi ev. Nevzat gelmiş bize. Hilmi abi, Efendi babam seni çağırıyor dedi. “Allah Allah,… Efendi hazretleri İstanbul’da, burası Ankara” dedim. Ben bir hafta evvel İstanbul’da oturdum kendileri ile, ellerini öpdüm, sohbet etdim dedim. Vallahi bugün bize geldi dedi.
Eve kapıdan girince, “Hilmi nerede?” diye beni sormuş mübârek. Seni çağırıyor dedi. Allah Allah,.. giyindim gittim. Ben içeriye girer girmez, “Hilmi bak! ben ne oldum?” buyurdu. Bakdım ki, Efendi hazretleri birkaç hafta içinde çok değişmiş. İstanbul’dayken topluydu. Bir hafta-on gün sonra Ankara’da gördüğümde, bir deri, bir kemik kalmış. “Hergün gel, beni boş bırakma” buyurdular. Vefat edene kadar 15 gün hizmet etdim. Gece-gündüz, devamlı aynı odada beraber bulunduk.
-devamı var-