-HAYATINDAN KESİTLER-
Abdülhakim efendi hazretlerinin vefatı:
-3-
Vefat etmelerinden bir gün evvel, gene yatağında oturuyordum. Hiç konuşmuyor, bana bile bakmıyor, dalgın duruyordu… Sonra gözlerini açtı. Dedi ki, “Arş-ı âlâyı gördüm, ne güzel, ne güzel” dedi. Sonra ne dedi bilseniz… “Aklım başımda, şuurum yerinde, öyle konuşuyorum” dedi. Yani bana, masal değil bu, demek istedi. Aklım başımda, şuurum yerinde dedi. Öyle konuşuyor mübârek. Tabi, ben de hiç sesimi çıkarmadım, boynumu büktüm öyle. Bu sözü benden başka duyan olmadı. Çünki çok yavaş söylemişdi. Geçen gün Mektûbat’ta, Mehmed Ma’sum hazretlerinin farisî Mektubât’ını okuyorum da.. O Mektûbât’ın baş tarafında önsözü var. Mehmed Ma’sum hazretlerinin hayatından bahsediyor. “Vefatlarına bir ay kala, buyurdular ki; ‘Bir aydır, secdemi Arş’ın üzerine yapıyorum” diyor. Mehmed Ma’sum hazretleri; “Arş-ı âlâ’nın üzerine secde yapıyorum” diyor vefatına yakın. İşte onu okuyunca o sözü aklıma geldi. “Arş-ı âlâ’yı gördüm, ne güzel, ne güzel” buyurdu. Mehmed Ma’sum hazretleri de öyle buyuruyor. O günleri Garbi de bilir. Garbi oralardaydı. Efendi’ye çok zulüm etmişler. Çok zaîflemişdi. Zulümle ölenler şehid olur. Halbuki, Mekki efendi, mübârek mahdumu bile Ankara’da eve gelemezdi polis korkusundan. Zaten çok korkardı Mekki efendi. Polis denilince ödü patlardı. Bir kere Kadıköy müftüsü iken, Kadıköy’de bir lokantada yemek yiyormuş. Kalabalık bir lokanta imiş. Polis gelmiş lokantaya yemek yemek için, bakmış ki boş yer yok, Mekki efendi’nin oturduğu masaya oturmuş, karşısına. Mekki efendi bunu görünce hemen yemeği yarıda bırakmış, kaçmış. Parasını vermiş, çıkmış gitmiş. Polisden o kadar korkardı. O zamanın polisi insanları ne kadar korkutmuş. Onun için Efendi hazretlerine bile gelemezdi Mekki efendi.
-devamı var-