-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-4-
Kardeşim, Efendi hazretlerini çok özledim. Kavuşacağım anı nasıl beklediğimi bilemezsiniz. Tabi kavuştuğum zaman da, Efendi hazretleri, Hilmi dünyadan bize ne getirdin, diye soracak. Ben vefat ettiğim zaman, Efendi hazretlerine gittiğim zaman, efendim size büyük bir hediye getirdim, diyeceğim. Efendi hazretleri, ne hediye getirdin, buyuracak. Efendim, arkamda çok iyi bir cemaat, çok iyi talebelerimi bıraktım. Onlar Ehl-i sünnet itikadındadır ve Ehl-i sünnet itikadını anlatıyorlar, yayıyorlar diyeceğim.
***
Bugün Ehl-i sünnet i’tikadında kalanların hepsi, ya Eshâb-ı kirâmın soyundandır, veya büyük bir evliyanın soyundandır. Eshâb-ı kirâm dünyânın her yerine yayıldılar. Eshâb-ı kirâm öyle şereflidir ki, Allahü teâlâ onları, Resûlüne arkadaş olarak yarattı. Çeşitli yerlerden toplandılar. Selman-ı Farisî Îrandan, Bilâl-i Habeşî Afrikadan gelip sahabî oldular. Halbuki en yakın akrabaları, amcaları, îmân etmedi. Eshâb-ı kirâma bu şeref bile yeter.
***
Gerçek îmân sâhibi bir mü’minin ellerine kollarına zincir vursanız, islâmiyyeti yayar. Muhakkak bir şey söyler, anlatır. Durduramazsın onu. Çünki onun içinde yanan ateş, birilerini kurtarmak içindir. Eğer bu ateşi his etmiyorsa, onda gerçek îmân daha teşekkül etmemiştir. Mesela Ebu Bekri Sıddîk radıyallahü anh ilk sohbette gerçek îmâna kavuştu. Mübareğin ağzından çıkan ilk kelime, “Ya Resûlallah, altı arkadaşım daha var, bunları getireyim, bunlar da müslimân olsunlar” oldu. Çünki kâlbi îmânla doldu. Îmânla dolu olan kâlb, yerinde duramaz. O, mutlaka bir şey yapacaktır. İnsanlar yanmasın diye uğraşacaktır.
***
Bugün Ehl-i sünnet i’tikadında kalanların hepsi, ya Eshâb-ı kirâmın soyundandır, veya büyük bir evliyanın soyundandır. Eshâb-ı kirâm dünyânın her yerine yayıldılar. Eshâb-ı kirâm öyle şereflidir ki, Allahü teâlâ onları, Resûlüne arkadaş olarak yarattı. Çeşitli yerlerden toplandılar. Selman-ı Farisî Îrandan, Bilâl-i Habeşî Afrikadan gelip sahabî oldular. Halbuki en yakın akrabaları, amcaları, îmân etmedi. Eshâb-ı kirâma bu şeref bile yeter.
***
Gerçek îmân sâhibi bir mü’minin ellerine kollarına zincir vursanız, islâmiyyeti yayar. Muhakkak bir şey söyler, anlatır. Durduramazsın onu. Çünki onun içinde yanan ateş, birilerini kurtarmak içindir. Eğer bu ateşi his etmiyorsa, onda gerçek îmân daha teşekkül etmemiştir. Mesela Ebu Bekri Sıddîk radıyallahü anh ilk sohbette gerçek îmâna kavuştu. Mübareğin ağzından çıkan ilk kelime, “Ya Resûlallah, altı arkadaşım daha var, bunları getireyim, bunlar da müslimân olsunlar” oldu. Çünki kâlbi îmânla doldu. Îmânla dolu olan kâlb, yerinde duramaz. O, mutlaka bir şey yapacaktır. İnsanlar yanmasın diye uğraşacaktır.
-devamı var-