-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-46-
Bu fitne zemânında Allahü teâlâ bizi koruyor. Peygamber efendimiz buyuruyor ki; “Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, islâmiyyetin onda dokuzunu yapıp birini yapmazsanız helak olursunuz. Ahir zemânda öyle kişiler gelir ki, onda birini yapsalar kurtulurlar”. Bu zemân, işte o zemândır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bile 400 sene evvel, bu zemân o zemândır buyurmuş. Şimdi evliyâ olmak kolay. Efendi hazretlerine sormuşlar, bu zemânda evliyâ var mıdır diye. Bu zemânda nemâzını kılan, farzları yapıp, harâmlardan sakınan evliyâdır buyurmuş. Evliyâ olmak için sabaha kadar nafilelerle uğraşmağa, nafile zikr yapmağa bile lüzum yok. Efendi hazretleri “hayrunnâs lem yenfeunnâs” buyururlardı. İnsanların hayırlısı insanlara fâideli olanıdır.
-46-
Bu fitne zemânında Allahü teâlâ bizi koruyor. Peygamber efendimiz buyuruyor ki; “Siz öyle bir zemânda geldiniz ki, islâmiyyetin onda dokuzunu yapıp birini yapmazsanız helak olursunuz. Ahir zemânda öyle kişiler gelir ki, onda birini yapsalar kurtulurlar”. Bu zemân, işte o zemândır. İmâm-ı Rabbânî hazretleri bile 400 sene evvel, bu zemân o zemândır buyurmuş. Şimdi evliyâ olmak kolay. Efendi hazretlerine sormuşlar, bu zemânda evliyâ var mıdır diye. Bu zemânda nemâzını kılan, farzları yapıp, harâmlardan sakınan evliyâdır buyurmuş. Evliyâ olmak için sabaha kadar nafilelerle uğraşmağa, nafile zikr yapmağa bile lüzum yok. Efendi hazretleri “hayrunnâs lem yenfeunnâs” buyururlardı. İnsanların hayırlısı insanlara fâideli olanıdır.
Kalbler ancak Allahü teâlâyı anmakla rahat olur. Ayet-i kerime bu. Demek ki, kalbin şifası zikr-i ilâhî ile olur. Burada anmak buyuruluyor, hatırlamakdır bu, dil söylemez. Bir de dil ile söylenen zikr vardır. Dil ile sevab kazanmak için söylenir, dil ile olmazsa kalbi temizlemek içindir. Şimdi insanlar, kalbim temiz, sen kalbe bak diyorlar. Kalbin temiz olmasının alâmeti islâmiyyete uymakdır. Hem islama uymayacaklar, hem de kalbi temiz olacak! Her kabdan içinde bulunan sızar. Kalbi, ya’nî kabı iyi şeylerle dolu olursa o kişiden iyilikler görünür. Kabında, kalbinde kötü şeyler varsa, o kişiden kötülükler meydana gelir. Şah-ı Nakşibend hazretleri hacca gitmiş. Buharadan tâ Mekkeye yani. Mekke ile Arafat arasında Mina var. Minada Âdem aleyhisselâmdan kalma bir mescid de var. Mescid-i Hif deniyor buraya. Minada Pazar kurulur. Tabii sadece senede dört gün, diğer günler boş. Gelen hacılar, hatıra olsun diye Minada alışveriş ederler. Mina pazarında bir genç kumaş satıyormuş. Yüzbinlerce lira değerinde alışveriş ediyor. Görenler, bu genç yükünü tutmuş diyormuş. Tam dünyâya dalmış zannediyorlarmış. Şah-ı Nakşibend hazretleri bu genci görünce kalbine teveccüh etmiş, bakalım kalbi nasıl diye. Bir de bakmış ki, hep Allahü teâlâyı hatırlıyor. Kumaşı ölçerken, hak geçmesin diye tam ölçmeye çalışıyor. Her hareketinde kalbi Allahü teâlâyı hatırlamakda. Nafakayı kazanmak farzdır. Nafakadan fazlasını, ihtiyacı kazanmak sünnetdir. Bunlara muhabbet harâm değil, nefsin arzularına muhabbet harâmdır.
-devamı var-