-HAYATINDAN KESİTLER-
Hüseyin Hilmi Işık efendi’nin rahmetullahi teala aleyh, sohbetlerinden bazı bölümler:
-187-
İmam-ı Rabbâni hazretleri hacca giderken Delhiye geldiğinde, arkadaşı hep ölüye gidiyorsun, burada bir diri var, bir de diriye gidelim demiş. Bu şehirde büyük bir zât var, gel ona ziyarete gidelim demiş. Beraberce Muhammed Bâki Billah hazretlerine ziyarete gitmişler. Muhammed Bâki Billah hazretleri, İmâm-ı Rabbâni hazretlerindeki nûru görmüş. Ona yalvarmış, birkaç gün daha burada kalın diye. İmâm-ı Rabbâni hazretleri de kabûl etmişler. Üç-dört gün kalınca ayrılamamış. Hacca gitmekden vazgeçmiş. İki ay kadar içinde Mürşid-i kâmil olmuş. İmâm-ı Rabbâni o zemân gençmiş. Muhammed Bâki Billah hazretleri, kendine talebe olmak için gelenleri hep atlatırmış. “Ben de sizin gibi bir Mürşid arıyorum” der, kendisini setr edermiş. Ama, İmâm-ı Rabbâni hazretlerini görünce kendini gizlemeyip onun kendisine talebe olarak kalması için yalvarmış. Biz de böyle zahmetsiz kabûl edildik. Efendi hazretleri çağırınca gitdim. Bahçe kapısından girince, tam karşıda bir kabr var. Onun üzerinde köşk vardı. Bu köşkü II. Mahmud Hân yapdırmış. Oranın ismi de vardı. İdris Köşkü deniyordu oraya. O köşke çıkdım. Salon kalabalık idi. Efendi hazretleri içeride sohbet ediyordu. O köşke ilk ve son defa girmiş oldum. Çünki, ondan sonra o köşkü yıkdırdılar. O köşk, çok güzel bir yerdi. Haliç görünürdü. İçerisi dolu olduğundan ve edebimden, kapının dışına oturdum. Biraz sonra Efendi hazretleri beni gördü. “Küçük efendi, sen buraya gel” diye beni yanına çağırdı. Ayaklarının dibinde bir kişilik boşluk vardı. Beni oraya oturtdu. Edebimden yüzüne bakamadım. Ancak arada sırada kaçamak bakardık. Biz bütün kazandıklarımızı edebimiz sayesinde kazandık. Efendi hazretlerini tanıdığımda, on sekiz yaşında gençdim.
-187-
İmam-ı Rabbâni hazretleri hacca giderken Delhiye geldiğinde, arkadaşı hep ölüye gidiyorsun, burada bir diri var, bir de diriye gidelim demiş. Bu şehirde büyük bir zât var, gel ona ziyarete gidelim demiş. Beraberce Muhammed Bâki Billah hazretlerine ziyarete gitmişler. Muhammed Bâki Billah hazretleri, İmâm-ı Rabbâni hazretlerindeki nûru görmüş. Ona yalvarmış, birkaç gün daha burada kalın diye. İmâm-ı Rabbâni hazretleri de kabûl etmişler. Üç-dört gün kalınca ayrılamamış. Hacca gitmekden vazgeçmiş. İki ay kadar içinde Mürşid-i kâmil olmuş. İmâm-ı Rabbâni o zemân gençmiş. Muhammed Bâki Billah hazretleri, kendine talebe olmak için gelenleri hep atlatırmış. “Ben de sizin gibi bir Mürşid arıyorum” der, kendisini setr edermiş. Ama, İmâm-ı Rabbâni hazretlerini görünce kendini gizlemeyip onun kendisine talebe olarak kalması için yalvarmış. Biz de böyle zahmetsiz kabûl edildik. Efendi hazretleri çağırınca gitdim. Bahçe kapısından girince, tam karşıda bir kabr var. Onun üzerinde köşk vardı. Bu köşkü II. Mahmud Hân yapdırmış. Oranın ismi de vardı. İdris Köşkü deniyordu oraya. O köşke çıkdım. Salon kalabalık idi. Efendi hazretleri içeride sohbet ediyordu. O köşke ilk ve son defa girmiş oldum. Çünki, ondan sonra o köşkü yıkdırdılar. O köşk, çok güzel bir yerdi. Haliç görünürdü. İçerisi dolu olduğundan ve edebimden, kapının dışına oturdum. Biraz sonra Efendi hazretleri beni gördü. “Küçük efendi, sen buraya gel” diye beni yanına çağırdı. Ayaklarının dibinde bir kişilik boşluk vardı. Beni oraya oturtdu. Edebimden yüzüne bakamadım. Ancak arada sırada kaçamak bakardık. Biz bütün kazandıklarımızı edebimiz sayesinde kazandık. Efendi hazretlerini tanıdığımda, on sekiz yaşında gençdim.
-devamı var-