-343-
Bir gün birisi Şâh-ı Nakşibend hazretlerinin sohbetine gitmiş. O da haftanın veyahut da ayın belirli günlerinde sohbet yaparmış. O gün bu adam köyünden kalkmış sohbete gelip oturmuş. Aradan yarım saat geçmiş, bir saat geçmiş Şâh-ı Nakşibend hazretleri tek kelime etmemiş. Sadece sükût edip, önüne bakmış. Bu artık nereden cesaret bulduysa, efendim bir şey söyleyebilir miyim, demiş. Ben ta uzaktan geldim. Bir saattir oturuyorum, hiçbir nasihat vermediniz, hiçbir şey söylemediniz. Ben şimdi köyüme gideceğim, ne öğrendin anlat bize diyecekler. Ben ne diyeceğim efendim, demiş. Bu cesaret işi. Söylenir mi büyük bir zâta! Ama söylemiş. Mübarek buyurmuş ki; Eğer bizim sükûtumuzdan bir şey anlamıyorsan, konuşmamızdan da bir şey anlayamazsın. Neden sustu Şâh-ı Nakşibend hazretleri? Orada ne faydalar teşekkül etti efendim, güneş herkese ışık veriyor, enerji veriyor ve hayat devam ediyor. Evliyanın kalbi de Cenab-ı Peygamberin aleyhissalatü vesselam kalbinden çıkan, müteselsilen kendi kalplerine kadar gelen aynı manevi bir güneş gibidir. Allahü teala iki tane güneş yaratmış. Biri beden için, biri de kalp için. Kalbin güneşi, hazret-i Peygamber aleyhissalatü vesselamdır. Vücudumuzun, gıdamızın her şeyimizin güneşi de bildiğimiz bu güneştir.