Muhammed Bâkî-billah “kuddise sirruh”, İmâm-ı Rabbânî’nin daha birkaç gün geçmeden yükselmeye başladığını ve üzerindeki irşâd eserlerini görünce, ona birkaç sene önce şâhid olduğu hâdiseleri şöyle anlattı: “Yüksek üstâdım Hâcegî Muhammed İmkenegî “kuddise sirruh” bana şöyle emretti: “Hindistan’a git, orada senin sayende, bu yüksek yola büyük rağbet olacak ve bu yol revaç bulacak.” Ben kendimi bu işe lâyık görmeyip, özür diledim, istihâre etmemi emretti. Rü’yâda gördüm ki bir papağan, bir dal üzerinde oturuyordu. Ben de kalbimden şöyle niyet ettim: “Eğer şu papağan o daldan iner, elime konarsa, bu seferde bize çok şeyler nasîb olacaktır.” Böyle düşünürken, o papağanın uçup, elime konduğunu gördüm. Ben ağzımın suyunu onun gagasına akıttım. O papağan da ağzıma şeker verdi. O sabah, gördüğüm rü’yâyı Hâcegî Muhammed İmkenegî’ye arzettim. Buyurdu ki: “Papağan, Hindistan kuşlarındandır. Hemen Hindistan’a gidiniz. Orada sizin bereketli irşâdınızla bir azîz yetişecek, bütün dünyâ onun nûruyla dolacak. Hattâ siz de ondan nasîbinizi alacaksınız.”
Muhammed Bâkî-billah “kuddise sirruh” diğer bir hâdiseyi de şöyle anlatmıştır: “Hocam İmkenegî’den “kuddise sirruh” icâzet alıp Hindistan’a dönüyordum. Sizin bulunduğunuz Serhend şehrine gelmiştim. Rü’yâda bana; “Sen bir kutbun civârındasın” dediler ve kutb olan zâtın şemailini gösterdiler. İşte siz, o zâtsınız.” “Yine Serhend’den geçerken, gördüm ki, göklere kadar yükselen bir meş’ale yanmış, şarkdan, garba kadar bütün dünyâ, bu meş’alenin ışığından aydınlanıyordu. Bu meş’alenin ziyâsının gittikçe arttığını, birçok insanların bundan kendi mumlarını yaktıklarını müşâhede ettim. Bu rü’yâyı, sizin dünyâya geleceğinize bir müjdeci, bir işâret biliyorum.”
Sohbetinde kaldığı bu iki-üç ay içinde, Allahü teâlânın yardımıyla Hâce Bâkî-billah’ın İmâm-ı Rabbânî hakkında bereketli nazar ve terbiyeleri öyle bir semere verdi ki, kalem dil olsa, dil kalem olsa, bunu yazmaktan ve söylemekten âciz kalırlar.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi