Birgün dervişlerden birinin bir yorgana ihtiyâcı oldu. Hatırından, ondan bir yorgan istemeği geçirdi. Muhammed Bâkî-billah hazretlerine “kuddise sirruh” bu düşüncesi, zâhir olup, namazdan sonra; “Filân dervişe ve yorgan ihtiyâcı olanlara, yorgan veriniz” buyurdu. O derviş; “O günden beri Muhammed Bâkî-billah hazretlerini üzecek bir düşüncenin kalbimden geçeceğinden korktum” demiştir.
Birgün, azîzlerden biri, onun muhlis talebelerinden birine, arzu ve istek dolu bir mektup gönderdi. Bu mektup Muhammed Bâkî-billah hazretlerine takdim edildi. Yüksek bir tevâzu ile mektûbun arkasına şöyle yazdı: “Maalesef bu âcizde iş yapacak kuvvet kalmadı. Allahü teâlâ, bu geride kalmış günlerinin matemini tutana birkaç gün ömür verirse, en büyük gayretle maksadı ararım, hayâtımı bu yolda veririm. Allahü teâlâ bu miskine, her iki cihândaki işini, kudreti ilâhiyyeye bırakmasını ve bütün tutulmalardan kurtulmasını, ihsân etsin. Amin Yâ Rabb-el-âlemin! O kardeşime rica ederim ki, bu arzunun husulü için, yüzünüzü yerlere sürünüz. Ve fakirin bu arzusuna kavuşması için Allahü teâlaya duâ ediniz. Zîrâ arkadan, gıyaben yapılan duâları, Allahü teâlâ hemen kabûl eder. Duâlar ederim efendim.”
Muhammed Bâkî-billah hazretleri “kuddise sirruh”, tasavvuf hâlleri içinde kendinden geçmiş bir durumda olmasına rağmen, iki sene talebelerini yetiştirmekle meşgûl oldu. Talebelerinin en büyüğü ve en üstünü olan İmâm-ı Rabbânî hazretleri kuddise sirruh” tasavvufda yetişip kemâle ulaşınca, kendini sohbetten ta’lim ve telkinden çekip, dostlarını ve talebelerinin yetiştirilmesini ona havale etti. Kendini bu işten çekip, yalnızlığı tercih etti. Âhırete âit büyük bir elem ve üzüntü ile yalnız kaldı. Sâdece cemâatle namaz kılmak için dışarı çıkardı.
-devamı var-
İslâm Âlimleri Ansiklopedisi