HAZRET-İ CEBRÂİL’İN HOCASI
Bir gün Resûl-i ekrem, mescid-i şerîfinde,
Cibrîl’le konuşurdu, bir mevzû üzerinde.
Eshâb dahî, mescide girdiğinde o günü,
Gördüler Cebrâil’le, Allahın Resûlü’nü.
O Resûl’ün yanında “Cebrâil”i görünce,
Giren, oturuyordu sessiz ve edeblice.
“Hazret-i Alî” girdi, mescide daha sonra.
Selâm verip oturdu, edeble bir kenara.
Sonra “Hazret-i Osmân” girdi onu tâkîben,
Selâm verip, edeble oturdu o da hemen.
Lâkin “Sıddîk-ı ekber” içeriye girince,
Cibrîl kalktı ayağa, derhâl onu görünce.
Cibrîl’in kalktığını görünce Fahr-i âlem,
O dahî seâdetle ayağa kalktı hemen.
Onu gören eshâb da, pek tabii olarak,
Hep ayağa kalktılar, o Resûl’e uyarak.
Ve merak ettiler ki, cümle eshâb-ı kirâm:
“Niçin kalktı ayağa Resûl aleyhisselâm?”
Sonra da, kendisinden bunu suâl ettiler:
(O gün, niçin ayağa kalkmıştınız?) dediler.
Buyurdu ki: Ebû Bekr girince, baktım hemen,
Cibrîl kalktı ayağa, Ebû Bekr’e hürmeten.
Ben de kalkıp, sordum ki kendisine bu kere:
(Niçin tâzim edersin, ey Cibrîl Ebû Bekr’e?)
Dedi: (Yâ Resûlallah, ona hürmet ederim.
Zîrâ seneler önce, “hocam” olur o benim.
Sebebine gelince, vaktâ ki cenâb-ı Hak,
Âdem Safiyyullah’ı topraktan eyledi halk.
Ve bütün meleklere hitâb edip Rabbimiz:
Emretti ki: (Âdem’e doğru secde ediniz!)
O anda bir vesvese, kalbime geldi benim.
Dedim: “Âdem’e karşı, ben secde etmiyeyim.”
Düşündüm ki: “Çünkü o, topraktan olundu halk.
Bunun için, ben ondan hayırlıyım muhakkak.”
Bu fâsit düşünceye ben olunca giriftâr,
Secde etmemek için, vermiştim kat’î karâr.
Ama tam o esnâda, sür’atle gökyüzünden,
“Ebû Bekir“in rûhu yanıma geldi birden.
Dedi ki: (Ey Cebrâil, eyleme muhâlefet!
Bu, Allahın emridir, hemen sen de secde et!)
O böyle söyleyince, gitti o kibir, inât.
Ve Rabbimin emrine, eyledim tam itâat.
Bendeki kibir, benlik, “İblîs“e geçti o an.
Ve secde eylemedi, İblîs bu gurûrundan.
Allahın bir emrine edince muhâlefet,
Ona isâbet etti, o ebedî felâket.
Ben ise, “Ebû Bekr“in o îkâzıyla hemen,
Secde edip, kurtuldum ebedî felâketten.)