Bir zât, hacca giderken Ahmed-i Nâmıkî Câmî “rahmetullahi aleyh” hazretlerinin sohbetlerine katıldı. O meclisin ma’nevî havasını teneffüs etti. Sohbet arasında Ahmed-i Nâmıkî Câmî’nin başının üzerinde kalkan gibi bir nûrun parladığını gördü. Ona olan sevgi ve bağlılığından hac için izin istedi. Ahmed-i Câmi, onun hacca gitmesine müsâade etti. O zât hac farizasını yerine getirdikten sonra tekrar Ahmed-i Nâmıkî Câmî’nin meclisine uğradı. Fakat, bu sefer hacca giderken gördüğü nûru göremedi. Ahmed-i Nâmıkî Câmî’den bunun sebebini sordu. O da; “Sen hacca gitmeden önce iltica ve acizlik içinde idin. Buraya gelip bu meclisden nasîblendin. Himmete kavuştun. Şimdi ise hac farizasını îfa ettikten sonra hacı ünvanını aldın. Bu durum seni gurûrlandırdı. Kendine bir mertebe verdiğin için, bu hâl seni önce kavuşmuş olduğun ma’nevî dereceden düşürdü. Bu yüzden de o nûru göremez oldun” buyurdu.