İbrâhim-i Havvâs “rahmetullahi aleyh” hazretleri anlatır:
Birgün Şam’a giderken yolda nar ağaçları gördüm. Tatlı nar yemek arzu ediyordum. Lâkin gördüğüm narlar ekşi olduğu için, yemeyip sabrettim. Tatlı nar bulduğum zaman yerim deyip, yoluma devam ettim. Bir yere varınca, yerde yatan, eli ayağı kesik, zayıf, hâlsiz, yaralı bir kimse gördüm. Yaralarına kurt düşmüş, hattâ birçok eşek arısı yaralarına hücûm etmiş, zavallıya ızdırab veriyorlardı. Onun bu çâresiz ve muzdarib hâline acıyarak, yanına varıp; “Bu halden kurtulmak ister misin?” dedim. “Hayır.” dedi.
Ben hayretle “Niçin?” dedim.
“Sağ sâlim olmak nefsimin arzûsudur. Bu halde olmam ise Rabbimin murâdıdır. O’nun murâdının aksi bir şeyi O’ndan istemek, kulluğuma yakışmaz, takdirine râzı olmak, elbette benim için hayırlıdır.” dedi.
“Müsâade et de hiç olmazsa arıları senden uzaklaştırayım, sana çok ızdırap veriyorlar.” dedim.
“Onlar bana ızdırap verdikçe, benim hâlim daha hoş oluyor. Ey Havvâs! Sen benim çektiğim sıkıntıları, eşek arılarını boşver, sen tatlı nar yemek arzusunu kendinden uzaklaştırmaya bak.” dedi.
“Bütün bunları nereden biliyorsun?” dedim.
“Allahü teâlâ bildiriyor.” dedi. Sonra izin isteyip yoluma devâm ettim.