- Genç kardeşlerimize, bizden duyduklarınızı anlatın, onlar da sizden duyduklarını başkasına anlatırlar. Siz nasıl sizin sayenizde diyorsunuz, onlar da size sizin sayenizde derler.
- Sübhânallahi ve bi-hamdihi sübhânallahil-azîm, öyle iki kelimedir ki, bunlar teraziye konduğu zaman, günahlar çok hafif kalır. O kadar ağırdır.
- Hayatımızda en son muteberdir. Bazı insanlar ölümüne yakın çok hayır hasenat yaparlar. Hizmetleri arttırırlar, hasenatı arttırırlar. Bu, hayra alamettir. Bazıları da ölümlerine yakın, dünyalıklarını arttırmaya çalışırlar. Öleceğini bildiği halde, devamlı surette onun derdi paradır. Buna hırs-ı piri derler, bu tehlikelidir.
- Sakın ola ki, ölümden korkmayın. Ölüm, evin bir odasından diğer bir odasına geçmektir. Ve müslümanlar inşallah Peygamber efendimizi görerek veyahut da cennetteki hayatı görerek, hiç o acıyı duymayacaklardır.
- Büyüklerden feyz, güneş gibi her yere yayılır. Tanıyana, sevgisi olanlara daha çok gelir. Fakat inkâr eden, hiç alamaz. Yani yakınlık uzaklık mesafesi değildir. Güneşin karpuzu olgunlaştırması gibidir. O büyüklerin feyzi de dünyayı sardı mı, dünya ufacık kalır. Her müslüman o güneşten istifade ettiği gibi, o büyüklerin ruhaniyetinden, feyzinden, bereketinden muhakkak istifade eder. Dolayısıyla, verme kapısı açıktır, ama alma kapısı da açık olmalıdır.
Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh)