- İlk îmanımızı anamızdan, babamızdan öğrendik. Onlar ilk mürşîdimizdir. Ninni söylerken, analarımızdan Allah demeyi öğrendik, masal anlatılırken Peygamber efendimizden anlatırlardı. Temeli kalbimize anamız, babamız yerleştirdi. Onun için, ana baba hakkı çok büyüktür.
- Îmânın şartı altıdır, bunlar inanılacak şeylerdir. Îmanın esas şartı, alâmeti, hubb-u fillah, buğd-u fillahdır.
- Îmânın alâmeti vardır. Îmânın alâmeti, hubb-u fillah, buğd-u fillahdır. İmân olup olmadığı buradan belli olur.
- Îmânın bir kişide varlığı veya yokluğu birkaç sebeple anlaşılır. Birkaç meyvesi vardır. Bir, îmânın asıl varlığı veya yokluğu hubb-u fillah buğd-u fillaha bağlıdır. Eğer bir mü’min Allah’ın düşmanıyla dost, Allah’ın dostlarıyla da bozuksa, bu adam ne işe yarar. Dolayısıyla, îmân çok kolay kolay korunacak, çok kolay kolay devam edecek bir unsur değildir. Çok dikkatli olmak lazım, çünki hırsızları büyük. Hubb-u fillah buğd-u fillah, Allah için olacaktır.
- İnsanın îmânının tezahürü, din kardeşleriyle beraber olmak, onları sevmektir.
Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh)