- Büyüklere âşık olan, Allaha âşık olan, Peygambere âşık olan bir insan sadece güzel şeyler görür.
- Bir müslimânın evinde okunan Kur’an-ı kerimden, kılınan namazdan hasıl olan feyz-i ilahi, pencere aralarından, kapıların altından, mahalleye akar. Böyle dolaşır, neresi müsaitse, oradan içeriye girer. Müsait olmayan yere girmez.
- Böyle bir güneş olduğu gibi, bir güneş daha var, o da Muhammed aleyhisselamdır. İnsanın bedeni için güneş nasıl her şeyi hazırlıyorsa, Peygamber efendimiz de aleyhisselatü vesselam kalbin temizliği için, iman etmesi için, bilsen de bilmesen de her zaman güneş gibi feyz verir.
- Bu büyüklerin nazarları, kelamları, ruhaniyyetleri, kalpte ne kadar kir, pas, günah varsa, hepsini temizler. Kitabevinde oturanlar, kitaplarda isimleri geçen, hal tercemeleri geçen o büyük zâtların ışınlarının altında tedavi görüyor. Dolayısıyla, mutlaka kitaplarımızın olduğu yerde olmağa çalışın.
- Evliyalar, büyükler, vefatlarından sonra daha çok feyz verirler. Ama alanlar, daha az alırlar. Onlar çok verirler; fakat alma gücü azalır. Çünki, hayatlarında olduğu gibi, mematlarında da aynı edebi gösterebilmek zordur. Halbuki feyz, ancak edep sahibine gelir. Edepsize feyz gelmez.
Hüseyin Hilmi Işık (rahmetullahi aleyh)