Kethüdâzâde Arif Efendi “rahmetullahi aleyh” hazretleri Osmanlı fıkıh âlimidir, buyurdular ki;
Bayramdan evvel, Allah rızâsı için bir koyun veyâ şu koyunu kurban edeyim diyen zengin veyâ fakîr kimsenin, kurban bayramında bir koyun kesmesi vâcib olur, nezir olur. Bayram günlerinden evvel nezir yaparken fakîr iken, bayram günlerinde zengin olursa, ayrıca bir de bayram kurbanı kesmesi vâcib olur. Zengin, bunu bayram günlerinde söylerken, bayram kurbanını kesmeyi niyet ederse, bir koyun keser. Bunu bayramdan evvel söyledi ise, muhakkak iki koyun keser. Fakîr mutlaka bir keser. Nezir kurbanını satamazlar. Seferînin ve nezri olmayıp kurban niyeti ile almayan fakîrin bayramda kestikleri koyun, nâfile kurban olur. Zengin veyâ fakîr, mevcut koyununu veya kurban niyeti ile satın almadıkları koyunu kurban kesmek niyet etseler, kesmeleri vâcib olmaz, keserlerse, nâfile olur. Zenginin satın alırken, bayram kurbanı kesmeyi niyet etmeyip, hayâtının nimetine şükür olarak kesmeyi niyet ettiği kurbanı kesmesi vâcib olur.
Kurban Bayramı’nın üçüncü günü fakir olacağını veyâ sefere çıkacağını bilen kimseye, birinci günü kurban kesmek vâcib olmaz. Üçüncü günü zengin olacağını bilenin, kurban kesmesi, Zilhiccenin onuncu günü, yanî bayramın birinci günü fecr vaktinde vâcib olur. Bayramın birinci günü zengin veya fakîr ve mukîm veya seferî olmaya bakılmaz. Mekke’ye, başka yerlerden gelen hâcıların kurban kesmesi vâcib değildir. Çünkü, seferîdirler.