Allahü teâlâ, nasıl senden vaktinden evvel namâz kılmanı istemiyorsa, sen de Ondan, vaktinden önce rızk isteme.
Âlimler, Biz Peygamberin vârisiyiz diyor. Fakat Peygamberimizin vârisleri arasında biz de varız. Çünkü Onda olan şeylerin bazısı bizde de var.
Resûlullah efendimiz “aleyhissalâtü vesselâm” fakîrliği seçmişti. Biz de fakîrliği tercîh etmiş bulunuyoruz. O cömertti. Güzel bir ahlâkı vardı. Hâinlik bilmezdi. Basîret sahibiydi. Halkın rehberiydi. Aç gözlü ve hırs sahibi değildi. Hayr ve şerri Allahü teâlâ’dan bilirdi. Tabî’atında yalan ve kandırma diye bir şey yoktu. Zamânın esîri değildi. İnsanların korktuğu şeyden korkmazdı. İnsanların güvendiği şeye güvenmezdi. Hiç gurûrlanmazdı. İşte bunlar evliyânın sıfatlarıdır. Resûlullah efendimiz, ucu bucağı bulunmayan bir ummân idi. Eğer o ummândan bir damla ortaya çıksaydı, bütün âlem ve mahlûkât şaşırır kalırdı. Sûfîlerin kervânı; Allahü teâlâ, Resûlullah ve Eshâb-ı kirâm sevgisinden ibârettir. Bu kervânda bulunan ve rûhları bunların rûhlarıyla kaynaşan kimseye ne mutlu.
Yol ikidir: Biri hidâyet yoludur. Öbürü dalâlet, sapıklık yoludur. Kuldan Allahü teâlâ’ya giden yol dalâlet yoludur. Allahü teâlâ’dan kula gelen yol ise hidâyet yoludur. Şimdi her kim hidâyete erdim derse, o, hidâyete ermemiştir. Her kim beni hidâyete erdirdiler derse, o, hidâyete ermiştir.
Huzur Damlaları – 422
Ebül-Hasen-i Harkânî hazretleri “kuddise sirruh” buyurdu ki;