Abdülganî Nablüsî hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyurdu ki;
Ehl-i sünnet îtikâdını, farzları ve haramları öğrenmek farzdır. Bunları öğretmek, kendine lâzım olandan başka fıkıh bilgilerini öğrenmek ve Kur’ân-ı kerîmin tefsîrini ve hadîs ilmini öğrenmek farz-ı kifâyedir. Fıkıh bilgileri, Kur’ân-ı kerîmden ve hadîs-i şerîflerden öğrenilmesi farz olan bilgilerdir. Fıkıh kitabı okuyan mukallidler, âyetten ve hadîsden hüküm çıkarmak ihtiyâcından kurtulur. Farz-ı kifâye olanları bilen, yapan var iken, bunları öğrenmek müstehâb olur. Bunları yapmak nâfile ibâdet olur. Namaz kılacak kadar Kur’ân-ı kerîm ezberleyen kimsenin, boş zamanlarında daha çok ezberlemesi, nâfile namaz kılmasından daha çok sevâb olur. İbâdetlerinde ve günlük işlerinde lâzım olan fıkıh bilgilerini öğrenmesi ise, bundan daha çok sevâb olur. Lüzûmundan fazla fıkıh bilgilerini öğrenmek de, nâfile ibâdetlerden daha sevâbdır. Lüzûmundan fazla fıkıh bilgisi öğrenirken, tasavvuf bilgilerini ve hakîmlerin yâni Allahü teâlâya ârif olanların sözlerini ve hayatlarını öğrenmesi de müstehâb olur. Bunları okumak, kalbde ihlâsı arttırır.
Derin âlimler, fıkıh bilgilerini, âyet-i kerîmelerden ve hadîs-i şerîflerden çıkarmışlardır. Bunlar, ancak fıkıh kitaplarından ve fıkıh âlimlerinden öğrenilir.