ABDULLAH BİN HUBEYK hazretleri (rahmetullahi aleyh) buyuruyor ki;
“Dilinle yalan söyleme, gözünle harama bakma. Kalbinle müslüman kardeşine hased etme. Kin tutma ve iyi şeyler arzu et. Eğer böyle yapmazsan, sonunda bedbaht olursun.”
Kendisine; “Ne kadar ilim tahsil etmeliyiz?” diye soruldu. Cevap olarak; “İyi ile kötüyü birbirinden ayıracak kadar olsun öğreniniz.” buyurdu.
Abdullah bin Hubeyk hazretleri tama’, aç gözlülük etmekten, insanları sakındırır ve; “Tamahkâr, aç gözlü insan tama’ zincirine bağlanmış ölüye benzer. Kalbteki tama’ kalbi mühürler, mühürlü kalb ise ölüdür. Mü’min tamahkâr olmaz. Nefsin şehvet ve arzularına uymaz.” buyururdu.
Ümid ve korku hakkında ise şöyle buyurdu:
“Korkunun en faydalısı günah işlemene engel olan, elden kaçırdığın fırsatlar için uzun uzun üzülmene sebeb olan ve geriye kalan ömür içinde seni devamlı olarak düşündüren korkudur. Ümidin en faydalısı ise amel etmeni kolaylaştırandır.
Ümid üçe ayrılır: 1) İyi amel yapıp kabul edilmesini umanın ümidi. 2) Kötü iş yapıp ve tövbe ederek affedilmesini umanın ümidi. 3) Devamlı günah işleyip de kendisini Allahü teâlânın affedeceğini umanın ümidi. Bu ümid makbûl değildir.”
Amel ihlâs ve sıdk hakkında buyurdu ki:
“Amelde ihlâs amelden daha zordur. Kul kendisiyle Allahü teâlâ arasındaki hususlarda tam olarak sıdk, doğruluk üzere bulununca Allahü teâlâ onu gayb hazînelerine vâkıf kılar.”
“Allahü teâlâ kalbleri kendini anmak için yarattığı hâlde, insanlar onları şehvet, istek ve arzû ile doldurmuştur. Kalplerden şehvetin izini silecek şey yalnız Allahü teâlânın korku ve sevgisidir.”
Abdullah bin Hubeyk hazretleri işlediği amele güvenenleri; “İşlediğin fazîletli amele güvenerek azâb olunmaktan korkmazsan helâk olursun.” diye îkâz edip uyarırdı.
Kur’ân-ı kerîmi ezberlemiş olanların isyân ve günâha düşmesine şaşar ve şöyle derdi:
Ehl-i Kur’ân bir günâh işleyeceği zaman göğsündeki Kur’ân-ı kerîm lisân-ı hâl ile ona şöyle seslenir: “Allahü teâlâya yemîn olsun ki sen beni bu iş için ezberlemedin!” O günahkâr kişi eğer bu sesi duyabilecek olsa Allahü teâlâdan hayâ ederek düşer can verirdi.
Abdullah bin Hubeyk hazretleri en büyük ilâhî cezânın duâ ve ibâdetin lezzetinin kalbten alınması olduğuna inanırdı. Boş şeylerle uğraşmanın, lüzumsuz şeylere kulak vermenin kalpteki ibâdet ve tâattan zevk alma duygusunu söndürdüğüne inanır, kendisini sevenleri gönül uyanıklığına teşvik ederdi.